31 Aralık 2010 Cuma

İyi Seneler



2011 de şundan bi tane alsak ya!
Herkese mutlu, huzurlu daha da önemlisi sağlıklı bir yıl dilerim. 2021 e kadar alırız bakarsın :)

26 Aralık 2010 Pazar

10 Numara Adamsın



Yemin ediyorum adamsın.

Kiminin aldığı 3 kuruş haramsa, senin aldığın son kuruşuna kadar helaldir.

Varsın BJK maçında Nobre kart görmesin diye yırtınmanı görmesinler

Varsın defansa geçtiğinde defansı, orta sahaya geçtiğinde orta sahayı toparladığını görmesinler

Varsın orta sahada bu sezonki en iyi performansın sana ait olduğunu görmesinler

Varsın Makukula'ya, Niang'a adım attırmak bir yana, canlarından bezdirdiğini görmesinler

Varsın kolay sansınlar onca yıl PL de CR7 lere, Rooney'lere, Drogba'lara, Torres'lere karşı oynamayı

Varsın nasıl bir profesyonel olduğunu görmesinler

Biz görüyoruz.

O formaya yakışan 3-5 isim varsa bir tanesi sensin biliyoruz

Her ne kadar şu sıralar o forma sana o denli yakışmasa da

Biraz daha kal diye dua ediyoruz

24 Aralık 2010 Cuma

2007 USARPS Title Match



Bu nasıl bi bedavacılıktır arkadaş. Çocukken oynadığımız taş-kağıt-makas oyununun şampiyonasını yapıyolarmış ABD'de 2006 dan beri. Bu da dün Eurosport2 de izlediğim 2007 final müsabakası. Kazanana da 50 bin dolar ödül. Şu an ligi de düzenleniyor hatta. Şaka gibi. Yok yok hafta sonu Vegas'a gidip Jackpot yapmak gibi :)

12 Aralık 2010 Pazar

Galatasaray 0 - 2 Gençlerbirliği : İdmana Ne Gerek Var


Gerçekten merak ediyorum. Sahada bu futbolu oynamak için 1 hafta(son maçtan bu yana)idman yapmanız gerekiyorsa hakikaten bi s.tirin gidin.
Aynı topçular 1 hafta birbirini görmese daha beter futbol oynamazlar herhalde.
Galatasaraylılığı kimseye bırakmayan kaptanımız 1 hafta boyunca Sami Yen'e veda maçıyla ilgili kime ne anlatmıştır acaba. Bir maç olsun bu hafta ikilik yok, ya beraber savaşacağız ya da yalnız öleceğiz diyememişmidir takımın kaşarları? Yoksa M.Sarp oynamadıkça puan almayalımki takımdaki yerini alsın mıdır dertleri?
Her hafta eziyet çekiyoruz, bir yandan basiretsiz yönetim, diğer yanda kişiliksiz topçular, öte yanda sözümona cefakar, başarı manyağı taraftar, el birliğiyle 100.yılı piç ettiğiniz gibi SamiYen'e vedayı da PİÇ etmeyi başardınız.
2-3 sene sonra diğer takımlar düşüşe geçtiğinde bir şampiyonluk kazanacağız ve sizler hiç bir şey olmamış gibi sevineceksiniz ancak biz Sami Yen'e veda gecesini, bu utanç gecesini hep hatırlayacağız.
Ne kadar hakkım varsa o kadarı haram olsun...

5 Aralık 2010 Pazar

Hakemlerimiz #1


Türk futbolunda kanayan bir yaradır hakemlik müessesesi. Oyuncular, teknik direktörler, yöneticiler, yorumcular ve eski hakemler tarafından devamlı eleştirilirler. Peki bu eleştirilerin haksız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle hayır.
Tek bir postta okunamayacak ve yazılamayacak kadar uzun bir konu olduğundan, elimden geldiğince sorun olarak gördüğüm şeylerden bahsedeceğim bir yazı dizisi olacak hakemlerimiz. İlgileniyorsanız şöyle buyurun.

Hakemliğimizin en önemli sorunu zeka düzeyi çok yüksek olmayan insanlar tarafından yönetilmesi ve yine zeki olmayan insanlar tarafından icra edilmesidir. Yazdıklarım camianın %100'ünü kapsamamakla beraber minimum %85-90'ı için net geçerlidir.
Nereden mi biliyorum? Kısa bir süre içlerinde bulundum da ondan. Ailemde bir eski hakem olmadığından bu işi denemeye öğrenciliğimin son yılında karar verip Ankara'da kursu tamamladıktan sonra amatör sahalarda boy göstermeye başladık.
Markus Merk'le meslektaşız ya hayaller kuruyoruz. Yabancı dilde de bülbüller gibiyiz evelallah. Boyum ufak tefek, deparlarım çok hızlı değilse de yeterli ancak kondisyon gerektiren uzun mesafe koşularında iyiyim şükür, gelecekte uluslararası arenada düdük çalacaz kısmetse. Nah çalarsın :)
Neyse tabii anatomi, fizyoloji, histoloji vs. sınavlarını geçmiş adamız ya teorik sınavlar zorlamıyo, kendi eğitim grubumuzda zirvedeyiz. Serde topçuluk olmadığından saha içinde eksiklerim vardı ama hızlı kavrıyordum. Neyse bi Allah'ın kulu "Aaa. İlker senmisin sınavdan da iyi not almışın, aferin" demedi. Kimsenin umurunda olmayan maçlara gittim, benden daha az koşan ve sınavlarda daha düşük alan adamlara yardımcı çıktım. Burada bahsettiğim 3-5 puanlık farklar değil, Doğru-Yanlış tan oluşan 50 sorudan 20 sini yapamayan adamlar.
Sonra bir seminer günü hocalardan biri dedi ki hakemlikte buna benzer şeyleri kaldıramayanlar yapmasın bu işi, işinize gelirse. Benim de pek işime gelmedi açıkçası Antalya'da bir süre devam ettim, üzerime düştüler sağolsunlar, tekrar Ankara'ya dönünce de bıraktım.
Sözün özü hakemlikte bu adam iyi, kariyerli, zeki vs. diyip de üzerinde duralım demezler. Anca bu falancanın oğlu aman dikkat derler gidip ona özel brifing verirler, kötü maç çıkarsa bile bir maç daha verip takma kafana, şunları yap, şunlar yapma derler. Sen onun 40 maçta öğreneceğini 15 maçta öğrenirsin ama sene sonunda o 60 maça çıkmış sen 15 maçta kalırsın ve o senden bir şekilde daha iyi hakem yapılır.
Tabii saha içinde doğru karar vermek başka bir şeydir, kritik düşünme, oyuncularla iletişim, adalet duygusu, ego vs. çok başkadır. İşte bu yüzden bir pozisyonun faul olup olmadığına benden çok daha doğru karar verebilecek hakemler baskı altındayken, ya da takdir haklarını kullanırken bocalarlar.
Tıpkı, sarı kart isteme işaretinin otoritelerine zarar verdiğini düşünerek, o andaki şartları, pozisyonu ve hareketi düşünmeden kartlarına sarılırlar. Bir kez uyarılırlarsa bu sefer ikinci bir uyarıya kadar hiç kart çıkarmazlar. Ya da her elle oynamaya kart çıkarmaları gerektiğini düşünürler(di M.Merk sağolsun hem hakem camiasını hem kamuoyunu aydınlattı bu konuda).
Şunu da baştan söylemek gerekir ki bir hakemin önce verdiği bir karardan etkilenmemesi çok zordur, TV başında atıp tutmak kolaydır, unutucaksın diye ama, eğer yaptığınız hatanın farkına vardıysanız unutmak mümkün değildir. Ya etkilenir o tarafı bir süre kızdırmamaya gayret edersiniz, ya da etkilenmediğinizi göstermek uğruna biraz daha yüklenirsiniz aynı tarafa. Bilinçli olmaz ama kolay değildir etkilenmemek.
Özellikle Türkiye'deki gibi yanlış takımın ayağına basınca birkaç hafta maç alamıyacağınızı biliyorsanız, hatalarınızın TV de çarşaf çarşaf boy göstereceğini biliyorsanız etkilenirsiniz.
Yani demek istediğim hakemlerin pozisyonları (bir yere kadar) atlamaları normaldir ancak bizde ciddi miktarda konsantrasyon ve/veya IQ eksikliğinden kaynaklı problemler yaşanıyor. Hakem hiç bir hakkı yokken oyuncuyu oyundan çıkacağı noktayı değiştirmesine zorluyor ve istediği yapılmayınca kart gösterebiliyor. İşte bu kapasitesizliktir.
Ya da kartlık bir hareketle yere düşen yabancı oyuncu "hocam bu hareket sarı kart değil mi" diyemediğinden sadece elini 2 kez kart şeklinde salladı diye sarıyı yiyip atılabiliyor. Durum değerlendirmesi yapmak zeka ister ancak yapamıyorlar çünkü o zekadaki bire adamın babası MHK başkanı olmadıkça orada barınması zor.
Neden mi?
Çünkü oradaki insanlarla sosyalleşmesi gerekir ama yapamaz, yapılan aptallıkları farketmemesi gerekir yapamaz, kendisinden daha kötü olduğunu anladığı adamlarla çalışıp ses çıkarmaması gerekir (ancak bir süre yapabilir), ve maddi olarak hakemliğe hiç muhtaç olmaması gerekir. Bir de kendi işini popüler ve başarılı bir şekilde yapıyorsa bu mücadelenin içine girmeye vakti olamaz. Olması için biraz da karşı taraftan talep gelmesi gerekir.
Yani belli kalitenin üstündeki insanlar yavaş yavaş uzaklaşır hakemlikten. Çoğunlukla hakemlikteki gelirden beklentisi olanlar, oradan sıçrayarak politikaya, federasyona oynamak isteyenler kalır, orada kendisini paralamadan rahatça durabilenler kalır.
Sonuçta da elde kalanların icraatlarını her hafta sonu görmektesiniz.

Devam Edecek...

Kasımpaşa 0 - 3 Galatasaray : Kötü vs. Çok Kötü


Maça dair yazılacak fazlaca bir şey yok. Kötü ile çok kötünün maçını kötü kazandı. Sahada GS adına ne yaptığını bilen 4 adam vardı. Bunlardan sadece biri hücum bölgesinde oynadığı için pozisyon bulmamız için rakibin hata yapması ve/veya diğer oyunculardan birinin anlık parlamaları gerekiyordu.
Temeldeki problem Kewell'a ayak uyduracak bir kişinin bile olmayışıydı sahada. Kewell hücum aksiyonunu başlatsa ya da final pasını verse diğerleri pası piç etti, pozisyonu harcadı. Kewell bunlar atamayacak doğru koşuyu ben yapayım dediğinde de topu ona aktarabilen olmadı. Aydın bir kez başardı o da gol oldu zaten. Kewell sayesinde sayısız pozisyona giren Pino'da klasını! kanıtladı.
Ben Keita'nın gidişine kızanlardan değilim, bana göre değerini bulan oyuncu satılabilir ancak Pino geldiğinde, tam bir takım oyuncusu olduğunu yazan bilimum bloggerların futbol bilgilerinden artık şüphe ediyorum. Camia'ya bir kazık da siz attınız. Adam güçlü değil, son vuruşlarda bitirici değil, final paslarında kötü, takım oyuncusu hiç değil. Tek meziyeti süratiyse atletizm takımımıza buyursun.
Maçta olumlu olarak sayabileceğimiz ender anlardan biri Insua'dan farklı şekilde faydalanabileceğimizi de görmüş olmaktı. Adam orta sahaya geçtiğinde dahi durduğu yer olsun, yaptığı koşular olsun, onun yaşı kadar zamandır futbol oynayan orta saha oyuncularımızın (Cana hariç) çok ilerisindeydi.
Madem H.Balta'dan vazgeçmeyecek Hagi, önüne Insua'yı koysun, santrfora Kewell'ı çeksin de pozisyona girdiğinde heycanlanalım hiç olmazsa. Yeteneğiyle ve isteğiyle şu kadroda ilk 11'e yazılacak 5-6 isimden birisi de Insua'dır. 2-3 seneye şampiyonlar liginde izleyip bak bak bizde böyle oynamıyodu diye hayıflanacak bu ülkedeki bilmem kaç milyon yalan futbol yorumcusu. Adamı oynatmadıkki yeteneklerini sergilesin. Futbolu unutacak az daha kalırsa, kariyerinin en kötü seçimi olarak anacak buradaki günlerini ileride. O katlanamadığımız Tamas bugün Premier Lig'de oynuyor, söylentilere göre Chelsea ile adı anılmış vs. Insua onu da katlar kesin. Ki kendisi Hagi'nin istediği giib sahaya yüreğini koyan bir oyuncu.
Sonuç olarak, ne bugüne ne geleceğe dair umut vermiyor takım. Haftaya Gençler maçı da kazanılır muhtemelen çünkü Gençler'de ligde bizden kötü birkaç takımdan birisi. Yönetim 2 maç kazanıldı diye taraftar herşeyi unuttu zanneder. Devre arası iki-üç transferle göz boyar sezon sonunda da Hagi'li veya Hagi'siz aynı çark dönmeye devam eder.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Komik misiniz?


Geldiğinde "Lincoln'le beni bir tutmayın. Tek benzer yanımız Brezilyalı oluşumuz" açıklamasını yapmıştı Elano. Kaldığı 1,5 yılda Lincoln'den daha fazla çabalamasına rağmen malesef ondan bile az katkı yapabildi. Seyirciyle de aynı bağı kuramadı. Tabii performansını artırmak için hiç bir önlem de alınlmadı.
Galatasaray'ın asıl problemi tarihinin aşağı yukarı en üst düzey yabancılarıyla en yetersiz yerlilerinin bir araya gelmesidir. Topu nereye, ne zaman atacağını bilemeyen, denk getirse de şiddetini tutturamayan bir güruhla oynarken yeteneklerini göstermesi imkansızdı zaten. O da mutsuz oldu burada.
Gitmek isteyeni tutmayacaksın bana göre, ancak bu adamın gitmek istediği bugün ortaya çıkmamıştır muhtemelen. E bu şartlarda Misimovic'i de gözden çıkaranların tek arzusu yeni yapacakları transferlerden nemalanmaktır sanırım. Baktılar ki hiç geri gelmemek üzere gidecekler, giderayak son bir vurgun peşindeler. Yine GS'ın paraları çar çur edilecek büyük ihtimalle. İşin yoksa çarşaf çarşaf Baptista haberi oku.
O da değil ufak tefek kulağıma gelen haberlere göre Olcan Adın ile ilgileniyormuşuz iyi mi!
İşin komiği Elano'dan zarar etmedik diyebilmek için gelecek yılki alacaklarını da transfer tablosuna eklemişler ve toplamda 9küsur milyona satmış gibi davranmışlar.
Yuh olsun size be. Ulan yeni adam transfer etseniz 1 yıl beleşe mi oynayacak? Elano 1,5 m Euro alacağından vazgeçmiş, 2,9m Euro da bonservis alınmış işte. Nerden baksan 3-4m Euro zarar var.
Gerçi o da koymaz, yeter ki siz gidin de...
Zahmet olmazsa giderken çöpü de boşaltıverin. Cumhur'la, Anıl'la falan oynr bu takım iyi kötü.