Galatasaray:3-2:Tottenham Hotspur
-
Ayaktopunu İngilizlerin icat edip, sömürgeler vasıtasıyla gittikleri
ülkelerde tanıtmaları sonrası geçen yıllarla birlikte her millet kendi
çapında bir ...
27 Eylül 2010 Pazartesi
Nihayet Vol.3 : Galatasaray 3 - 1 İ.B.B
Maç öncesi yazısında belirttiğim üzere bu başlıktaki "Nihayet" geçtiğimiz 2 maçtan daha farklı. Geçtiğimiz haftalarda geçen seneye atfen nihayet kötü futbolla maç kazanabiliyoruz demiştim bu haftaysa ligin ilk 5 haftasına atfen nihayet iyi futbol oynadık diyorum. Maç öncesinde bundan nasıl emin olduğumu soracak olursanız birden çok parçayı biraraya getirerek diye cevap veririm. Peki nedir bu parçalar?
Birincisi 3 haftadır galip gelen takım yavaş yavaş kendine gelmeli, özgüvenini geri kazanmalıydı. Bu da muhakkak final paslarına ve son vuruşlara yansıyacaktı. Başka bir faktör zeminin düzgün olması ve İ.B.B kontra atak dahi olsa pas futbolunu benimseyerek, sertlikten ziyade top oynamaya çalışan bir ekip olmasıydı. Tabii ki GS'ı kolay lokma (BJK'a göre) olarak görmelerinin de futbol oynamaya çalışmalarında önemli bir payı var. Bir diğeri de yıllardır izlediğim bu takımın neler yapabileceğine dair hislerimin oldukça gelişmesiydi :)
Maça dönecek olursak geçtiğimiz haftalara oranla en önemli fark Cana ve S.Kurtuluş'tu. Yaptığı pas hataları ve kolay top kayıplarına bakarak Cana'nın M.Sarp'tan ne farkı var diyenlere topsuz oyuna göz atmalarını önermek isterim. Yakınında topu kim ayağına alsa hem kendi boşa kaçarak hem de boştaki başka bir arkadaşını işaret ederek yardımcı oldu. Rakip hücumlarında hep olması gereken yerde durdu. Bu önemlidir, şöyle ki bu adam iyi pas veremese de (ki 2. dakikada onu da fena yapmadığını gördük) futbolu iyi biliyor olmasının getirisiyle doğru yerde durarak bile takımına faydalı oluyor. Iskaladığı ve hepimizin yüreğinin ağzına geldiği pozisyonda bile mesela Insua'nı ileride yakalandığını fark edip (Ayhan'ın tarafı olmasına rağmen) onun boşluğuna hareketlenerek İ.Akın'ın rahat top almasına engel olmaya çalışıyor. Barış veya Sarp olsaydı muhakkakki kendi sağ kanadımızda topun peşinde pres yapıyor olurlardı ve çok daha tehlikeli bir pozisyon verirdik. Sadece pozisyon almasıyla değil, ayağına gelen topu hızlı kullanarak da takımına büyük katkı sağladı Cana. Hala daha tam olarak futbolunu yansıttığını düşünmüyorum ama 2-3 maça kadar sahadaki ağırlığını daha da fazla hissettireceğine eminim.
Serkan Kurtuluş ise Ali Turan ile harcanan haftalarımıza isyan ettirdi bizi. Rijkaard öyle bir adam ki hiç bir futbolcudan "bundan bir halt olmaz" dedirtmeden ya da oyuncuya yeteri kadar şans vermeden vazgeçmiyor. Hatta her sezon başı kadroda kaldılarsa bir önceki sezonu neredeyse sıfırlayıp yeniden başlıyor eleme sürecine. O kadar adilki yönetim bana sormadan aldı diyip kenara itmeden şans verdi, kullanamadı bir kez daha verdi, bir kez daha derken baktı ki olmayacak yeter dedi. O şansı verirken basının ya da taraftarın ne dediğini umursamadı, bekledi Ali Turan bi 3 maç oynasın 1 maçta karar verilmez dedi ve artık kararını verdi. Bu sezon daha zor forma giyer Ali Turan.
S.Kurtuluş ve Cana artısıyla maça başlayan Galatasaray'da rakibin analiz edildiği belliydi bu kez. Orta sahayı biraz geriye kaydırıp süratli adamlarını da topun gerisine çekmeyi başararak en azından takım defans yaparken kompakt bir yapıya kavuşabildi. Aydın ve Pino'nun süratinden faydalanmak istedi ancak burada en büyük problem bu isimlerin final pası konusunda mental ve yetenek olarak kapasitelerinin Arda ve Kewell'a oranla çok aşağılarda olmasıydı ki bu sorunu S.Kurtuluş ve Aydın'ın pası kötü de olsa değerlendirmesini bilerek Baros çözdü.
Akın akın gelerek bugün futbol oynayacağız diyen GS 3. golü de bulunca artık maçı iyice bıraktı, ki bunu yargılamıyorum ancak 3-0 öndeyken ve maçı rölantiye almışken bile bu kadar kart görmek tehlikeli. Muhtemelen hala fizik kondisyonun yeteri kadar yükselmemesi bundaki en önemli faktör. Yine de geçen sezona bakarsak yavaş yavaş form tutmak ve yükselen bir grafik çizmek önemli.
Takımda herkes oyununu bir üst kademeye çıkarmaya devam ediyor. Her ne kadar Neill'ın formsuz olduğunu iddia edenler olsa da takımın etkili hücumlarının neredeyse yarısının Neill'ın ayağından çıktığını gözden kaçırdıklarını düşünüyorum.
Şimdilik en büyük sorun yine geçen seneki gibi sakatlıklar, bu hafta da şov yapan Baros'u kaybettik 2 haftalığına malesef. Karabük maçı birz zora girse de o maç için de Kewell ve Misimovic'in sahne alacağını ve zor da olsa kazanacağımızı düşünüyorum. Servet Emenike karşılaşması neresinden bakarsak bakalım izlemesi keyifli olduğu kadar yüreklerimizi ağzımıza getirmeye aday da olsa alıcaz bir şekilde.
NOT: Hocam mahalle maçımı bu penaltıyı yaptıran atıyo. Misimovic varken Baros'a penaltı attırmak da biraz fazla özgür bırakmak değil midir acep?
26 Eylül 2010 Pazar
Bugün Olacak : Galatasaray - İBB Maç Öncesi
İ.B.B bu ligin kalburüstü takımlarından da olsa , belki bugün bizi zorlayacak olsa da belki puan kaybedecek olsak da inanıyorum ki bugün artık futbola döndüğümüz gün olacak. Ben de bu sefer Nihayet iyi futbol oynadık diye başlık atacağım. Bugün Galatasdaray FUTBOL oynayacak.
19 Eylül 2010 Pazar
Nihayet Vol.2 : Bucaspor 0 - 1 Galatasaray
Kaçamayacağım bir hamsi ziyafetinden dolayı maçı kaçırdım. Bu arada Ramazan sonrası rakıyla da hasret gidermiş olduk. Gece maçın tekrarını izlerken de ara ara uykuya daldım o yüzden kısa kısa geçmek lazım.
- Uyuya kalmamın sebebi sadece saatin 2 olması değil oyunun durgunluğuydu da.
- Son dakikalarda oyunu soğutmak için türlü maskaralıklar yapmış olsakda, skoru tutamadığımız için bizi yarıştan kopartan, panik havasına sokan geçen sezonki bir dolu maçtan sonra bu maskaralıklar hoş görülebilir. Takım önce galip gelebileceği özgüvenini kazanacak ki sonra 1-0 yetmez diyip 2.yi zorlasın.
- Ayhan'a geçen hafta iyi demiştik, bu hafta da köprü görevini yerine getirmiş getirmesine ama o kadar yavaş oynuyoruz ki rakibi eksik yakalama şansı bulamadığımızdan gol pozisyonuna giremiyoruz. Geçen sen bu orta saha kurgusu daha iyi yapıyordu bu işleri ama bakalım düzeltecek onca şeyin arasından Rijkaard buna zaman bulabilecek mi?
- Top Misimovic'in ayağına gelsin diye bekleyip duruyoruz, o da top gelir gelmez olabilecek en hızlı biçimde ayağından çıkarıp nefesimizi kursağımızda bırakıyor. Halbuki alsa ayağına, dönse etrafında, yaslansa arkasındaki savunmacıya sonra rakip savunma yerleşince pas atmaya çalışa değil mi? Cık cık cık...
- İyi defans oyuncusunun adaptasyonu falan yok kardeşim, bak Insua'ya gör (Geçen sene Neill). Havaalanından gelip maça çıksa olacak neredeyse.
- Bu Beşiktaş bu Fener bizi rezil esdebilir.
- Tek umudum hücum tahifesinin yakın zamanda form tutmaları. Bu formsuzlukla ite kaka galibiyetler bir yere kadar.
- İki maçtır gol yemememize rağman savunma olarak da çok formda olduğumuz söylenemez.
- Ulan Mustafa Sarp, çabana, hırsına saygımızdan tüm kazmalıklarını görmezden gelirim de daha sahada tam bir 90dk oynamamış, yabancı bir takım arkadaşına bir pası vermedi diye bağırıp çağırman ve hatta sövmen hayvanoğlu hayvanlık. Adam ol biraz, böyle davranacaksan Kadıköy yakasına git C.Baroni'yi yedekle. Ufak bir sitem neyine yetmiyor, ayrıca sanki bu sahada pas verse sana gelecek de sekmeden sen de vuracan gol olacak. Adam baktı ki Türkler dışlayıp duruyor yeni gelenleri, gol atıp takımın güvenini kazanmaya çalışıyor ne yapsın. Bassaydınız bağrınıza seve seve verirdi pası sana.
- Pino'nun da final pasları oldukça yetersiz. Devamlı arka direğe pas vermeye çalışıyor, hep defans ayak koyuyor.
- Serkan Kurtuluş oynasın, Ali Turan izlesin. Hiç olmazsa kanada hareket geliyor.
- Rijkaard'la oyuncular fazla sarmaş dolaş, yine küllerimizden doğacaz sanki.
- Şu bal İ.B.B maçında da sürse ne güzel olur. Ya da artık balla bu kadar, azıcık da oynayalım deseler mesela.
- Haftaya ya nasip...
13 Eylül 2010 Pazartesi
Nihayet : Galatasaray 1 - 0 Gaziantepspor
Bu akşamki maç bana, her büyük takımda devamlı eksikliğinden dem vurduğumuz dikine gidebilen bire birde başarılı oyuncu sayısının en çok olduğu takımın Gaziantepspor olduğunu düşündürttü. Topu ayağına her alan, Galatasaray'lı oyuncuları bir sağa bir sola yatırdı ancak bugün kademe ve yardımlaşma anlamında üst düzey bir birliktelik vardı Galatasaray'da ve bu da son anda da olsa bir çok pozisyonun savunma tarafından bertaraf edilmesini sağladı. Mustafa Sarp orta sahanın ileri ucunda oynamak durumunda kalmadığında başarılı olabileceğinin sinyalini verdi. Barış, onun bugün yaptıklarını Bursaspor maçında yapsaydı o gün sahadan mağlup ayrılmazdık.
İlk yarı oyun dengedeydi iki takım da arka tarafta açık vermemek adına sağlamcı oynadı. Ancak uzaktan çekilen şutlarla skor yakalanmaya çılşıldı. Galatasaray'ın sol tarafı Insua ve Kewell ile işlerken sağ tarafı felç durumdaydı. Bunun en önemli sebepleri Ali Turan'ın gelişen savunma yönüne karşın hiç ileri gitmeyen ofansif yönü ve Elano'ya Arda Turan muamelesi yapılması sonucunda devamlı sırtı dönük top almak durumunda kalmasıydı.
Bunun sonucu olarak Galatasaray, Gaziantepspor'un savunma dengesini bozmayı hiç beceremedi. İkinci yarıya Rijkaard kendisinden görmeye pek alışkın olmadığımız şekilde 2 değişiklik birden yaparak sağ kanadına işlerlik getirdi ve ikinci yarının hemen başından golü bulana kadar devamlı şekilde kanat akınlarıyla rakibini bunalttı. Baros'un kaleye gitmek yerine sağa çektiği pozisyonda Emre Güngör imdadımıza yetişti ve penaltıdan da olsa skor avantajını eline aldı Galatasaray.
Rijkaard'ın son oyuncu değişikliğini orta saha direncini artırmak adına Cana'dan yana kullanmaması beni çok şaşırttı. Muhakkak rakibin ileri çıktığı anlarda Pino'nun sürati ile 2.golü bulup maçı bitirmeyi düşündü ama o gol gelmeyince - ki Pino'nun ciddi bir final pası sorunu var - Cana'ya çok ihtiyaç duyduk ve son düdük için dua etmeye başladık.
Yine sezon boyunca ilk defa Ayhan savunma ile ileri uç arasında bir köprü kurmayı başardı. Top almak için pozisyon aldı, topu istedi, dikine oynadı. Tabii ki bunu çok yavaş ve etrafında 2 tur dönerek yaptı ancak o bile sevinmeme yetiyor geçtiğimiz haftaları hatırlayınca.
Insua sakatlık harici o formayı sırtından çıkarmaz, Misimovic, Sasa Ilic gibi topu doğru şiddette doğru yere hızlı biçimde veriyor ve yeniden almak için pozisyon alıyor ancak topun ona yeniden gelmesi asır aldığından baskıyı yiyor ve yeteneklerini sergileyemiyor. Ancak daha diğer oyuncuların onu tanımasını beklemek durumundayız. Yine de Elano'nun geldiği haline göre çok daha iyi durumda olduğu açık. Zaten ilk yarı takımının en çok koşan oyuncusu olması onun durarak oynamadığının işareti ki bu özelliğiyle bu sene asistleri kadar gollerini de izleriz gibime geliyor.
Bünyamin Gezer hala bıraktğımız yerde malesef. Bağırıp çağırırken gören ne sert, ne otoriter hakem diye düşünür, ancak hakemliğin ana melekelerinden o kadar yoksun ki, oyunun güzel oynanmasına engel oluyor. Maçın zevkini engelleyen ana unsurlardan biriydi yine malesef.
Henüz her ne kadar Trabzonspor ve Beşiktaş kadar ümit vaat edemiyor olsak da galibiyetlerle özgüven kazanarak daha iyi olacağımıza inanıyorum. 2 sezondur en büyük handikaplarımızdan biri, kötü oynadığımız her maçta puan kaybetmemizdi. Nihayet rakibe daha net pozisyon verdiğimiz, 45-60 arası hariç oyunu hiç domine edemediğimiz bir maçta, hem de tek gol atarak maç kazandık. 1-0 lık galibiyetleri neredeyse unutmuştuk ki eğer hatırlamamıza yardımı olduysa bu maç 3 puandan daha önemli bir katkı yapmıştır Galatasaray'a.
Son söz: Ulan Metin Oktay'ı andığımız gün parçalıyı giymeyeceksek ne zaman giyeceğiz be!
8 Eylül 2010 Çarşamba
Hiddink'in B ve C planları
Uzun uzun analiz yapmaya gerek yok, ilk yarı sonunda Semih-Selçuk değişikliği beklenenden erken fayda getirdi, Hamit muhteşem oynadı, futbol şansı da biraz yanımızda olunca zor da olas 3 puanı almayı başardık ki, gruptaki muhtemel rakibimize karşı öneli bir avantaj elde etmiş olduk. Tabii bu arada duran top hastalığımız devam ederken, kalecilerimizin yan top zaafı da Onur'a da sirayet etmiş malesef.
Aklıma takılan bir şey var, Semih-Selçuk değişikliği ile pozisyon zenginliğimiz arttıktan sonra öne geçtik ve koruyamadan durum 2-2 oldu, bir süre 2-2 ye takıldık ve Hiddink sağ bek Sabri'yi oyundan çıkarıp, sağ bek Gökhan Gönül'ü oyuna soktu galibiyet için. Ama nasıl olur, Sabri'yi çıkartıp bir golcü daha sokması gerekmez miydi? Maç 2-2 bitse bular söylenmez miydi? Rijkaard'a bir senedir bu yüzden sallanmıyor muydu? Bu adamların futbol doğruları kesişirken bizim yorumcularımızın yorumlarının bu doğrularla kesişmesi hangi sonsuz evrende mümkün olacak acaba :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)