31 Temmuz 2010 Cumartesi

Bi Rahat Bırakın "Lütfen"!

Günde birnlerce insanın tıkladığı sporx.com da GS-OFK Beograd maçı sonrası yapılan haberlerden biri

Başlık şöyle "Rijkaard Basın Toplantısını Terketti". Altında da Rijkaard'ın açıklamalrını verip sonuna da şunu eklemişler:

Galatasaray Teknik Direktörü Frank Rijkaard da maç sonunda bir gazetecinin "Belgrad'da kazanamayıp, elenirseniz, Galatasaray tarihine geçeceksiniz" şeklindeki sorusuna sinirlendi ve bu soru ardından gelen diğer soruları cevaplamadan odayı terk etti.

Ulan Allahtan korkun, bu soru basın toplantısında yöneltilen ilk soruydu ve evet Rijkaard sinirlendi, ancak çekip gitmediği gibi oturup 5-6 soruya daha cevap verdi. İzlediğimiz toplantıya ne akla hizmet böyle bir yazı yazılır anlayamıyorum. Anlaşıldı, sezona fırtına gibi girmezsek Rijkaard Aslantepe'yi göremez. Adnan Polat'da HAkan Şükür'ü takımın başına geçirip, Aslantepe'de kendi öz çocuklarımzıla sahne alıcaz diye verir afyonu taraftara.

Haysiyetsizler...

29 Temmuz 2010 Perşembe

GS TV deki Dallama

Şu anda GSTV de maç sonrası 90+ programında Bülent Hoca'nın yanında bir tane dallama var. Kimdir ,neyin nesidir bilmiyorum ama, Galatasaray TV ye çıkan bir adam Rijkaard'a açma sapan sallıyosa yönetime Rijkaard'ın maaşının çok geldiğini düşünmeye başlayacağım.

Rijkaard basın toplantsında 70 den sonra kompakt olamadık goller geldi diyor, adam duran toptan gol oldu Rijkaard herhalde göremedi diyor. Allah'ın kazması, duran topun durduğu yere karşı ceza sahasından mı geldiler? Acaba kalemize yaklaşıp duran top kazanmalarında takımın boyunun uzaması, pozisyonların kaybedilmesi etken olmamış mıdır?

Bir de Rijkaard diyor ki "eleme maçındayız, 2-0 öndeyiz, biraz sakin olmamız, oyunu yavaşlatmamız lazım, profesyonel olmöamız lazım, ancak oyuncularımız taç atışını hemen kullanıyor, değişiklik yapıyoruz, koşa koşa çıkıyorlar, yanlış yapıyorlar" bu dallama da diyor ki "ey Rijkaard efendi burası bilmemene idmangücü değil, GS böyle rakibe karşı skor korumayı düşünmez" Al işte düşünmezse böyle de olur. Olmaması lazım ama bunu tartışmak anlamsız. Bu mentalite yüzünden Hamburg'a elendiğimizi, Bordeaux maçını zor bela kazandığımızı bilmem hatırlar mısınız?

2 farkla öndeyken Allah Allah nidalarıyla rakip kaleye akarken 2 gol ard arda görmüştük. Allasen diğer kanallarda yeteri kadar Anti-GS propagandası var, bari GSTV yi gönül rahatlığıyla izleyelim

Futbol mu bu! : Galatasaray 2 - 2 OFK Beograd



Galatasaray'ın acilen bir felsefeye karar verip uygulaması lazım. Allah ne verdiyse koşturacakmıyız yoksa alanımızı mı savunucaz, hücuma paslaşarak mı çıkacağız ayağına alan 5 adam çalımlayıp mı asist yapacak bir karar versinler o zaman daha başarılı olacağız. Yoksa 1 oyuncu alanını savunurken öbürü her yere koşturursa orta saha delik deşik olurken Barış aga çıkıp e ben çok koşuyorum, her yere basıyorum demeye, bu takımın orta sahası da geleni geçeni buyur etmeye devam edecektir.

Koskoca Galatasaray'ın tek hücum alternatifi ver sağ kanada Serdar Özkan çalımlasın orta yapsın, ver sol kanada Arda çalımlasın orta yapsın/şut çeksin, tekrar ver sola Pino adam geçsin pas versin. Şüphesiz ki olması gereken bu değildir ancak gerçekten takıma hücum alernatifi yaratacak (Arda'dan başka) ortada da bir oyuncu şart. Yoksa Belgrad'da galip gelsek bile bu sezon çile dolu geçecek.

Bir kaç cümle de kale için. Nezih Ali Bololu'na yalvarıyorum şu Ufuk'u adam etsin ve biz Aykut'tan kurtulalım. Yediğimiz ilk gol öncesi rahatlıkla çıkıp sahip olması gereken pozisyonu seyrederek topun kale önümüzde dolanmasına sebep oldu. Oradan çıkan saçma bir serbest vuruş da maçı buralara getirdi.

Maç öncesi babamla yaptığımız telefon görüşmesinde "inşallah 4-5 atarsınız" dediğinde "inşallah zor bela eleriz de transfer konusunu adam akıllı ele alır yönetim. 4-5 atarsak biz böyle iyiyiz demelerinden korkuyorum "demiştim de bu kadar dememiştim.

Hayırlısı olsun artık...

27 Temmuz 2010 Salı

Tanburacı

Şöyle bir yazı kaleme almış Osman Tanburacı Sporx teki köşesinde.


Yakın zamanda lucarelli-breitner blogda okuduğumuz, uzun zamandır farkında olduğumuz gerçeklerin başka bir kalemden yansıması. Bana kalırsa yazılanlar doğru. Geçen sezon başında da bunlar vardı. GS güzel oyundan örnekler verdikçe rakipleri yeriliyordu, takdir edilmek yerine. Kaptanıyla uğraşılıyordu ve yönetim neden olduğunu bil(e)mediğimiz bir şekilde sessiz kalıyordu medyanın bu yıpratışına. Futbol dünyasıyla içli dışlı olan bir hastam Ertuğrul BJK tan ayrıldıktan sonra şöyle demişti, "Ertuğrul hoca ser verip sır vermiyor, soyunma odası diyaloglarını gizli tutuyor, basın ağzından laf alamadığı için onu sevmiyor, Denizli öyle değil, basınla ilişkileri çok iyi, o yüzden Ertuğrul'u zorla gönderttiler".

Yukarıdaki linkten ulaşabileceğiniz gibi yazının metni de aşağıda.


Bugün genel istek üzerine Arda Turan yazacağım.
Biraz da medyanın Galatasaray'a ettiklerini…

Ntv'de Galatasaray yorumcusu var mı bir bakın…
Galatasaray'ı bile Fenerliler yorumluyor…

Ligtv'de… Bülent Tulun… O da diğerleri de zaten yönetime muhalif!
TRT'dekiler ona keza…
Öteki tvlerin alayı Galatasaray'ı atmış üçüncü plana…
Kanaltürk'te Gökmen Özdenak'ı atmışlar çakalların ortasına, Gökmencik bırak Galatasaray''ı korumayı kendini korumaktan uzak!... Çıldırtıyorlar Galatasaray taraftarını…

Gazeteler başka bir alem…
Hürriyet'te Damat Paşa zaten kesr-i kesif FB'li…

Milliyet'te zaten kırmızı bile yok yıllardır sarının yanda…
Habertürk'te bile Galatasaray baraja takılıyor…
Oysa Habertürk'ün başı Fatih Altaylı okulundan Galatasaraylı…
Sütunlardaki Galatasaraylılar da taraftardan uzak!...

Vatan gazetesi bir alem…
O gazete tescilli bir Adnan Polat-Adnan Sezgin karşıtı.
Haldun Üstünel de haber öncelikli onları besleyince Galatasaray'ı vuruyorlar kalbinden...
Galatasaray'ın kafile başkanı eski gazeteci Hasan Tankaya'nın Vatan gazetesi muhabirine tavrı da bu yüzdendir. Örgütlü AntiGalatasaraylı medya da bunu büyütünce kabak Hasan Tankaya'nın başına patladı.
Niye bir başkasına aynı tavır konmuyor.
Neden hep Galatasaray'ı yıpratıcı haberler hep aynı mahreçlerden çıkıyor?

Galatasaray ne yazık ki içten de çökertiliyor. İktidar-muhalefet çekişmesi Galatasaray'a zarar veriyor. Ama bunu körükleyenler var.

Toplum bunları bilmeli.
Tahriklere kapılmamalı.

Galatasaray büyük bir camia olduğu için durmadan kıskanılıyor.
Galatasaray'ın başarı çizgisine ulaşan bir başka Türk takımı daha var mı bir bakın.
Artık
TUH VEFA
OF VEFA
U EFA falan da demiyorum…
Bıktım!
Galatasaray'ın yaptıkları da, adı da büyük onun için de kıskanılır diyorum.
Keşke Fenerbahçe, Beşiktaş, Bursaspor Ankaragücü de Avrupa şampiyonu olsalar, final dahi oynasalar da başta ben ve de herkes onları çılgınca alkışlasa, takdir etse…
Türkiye'nin futbolda fikir zıplamasına ihtiyacı var.
Bunu da medya yapacak.
Ama hangi medya?
Kısır döngü içindeki medya Galatasaray'ı yermekle Türk futbolunu yüceltemez!

Bir tek Göztepe'nin 70'li yıllarda Avrupa'nın büyük kupası olan Fuar Şehirleri Kupası'nda çeyrek finali var. Onu da anan yok!
Dikkat!... Kantarın topuzu kaçıyor

Galatasaray'ın yurt içi şampiyonluklarda da geçilmişliği yok. Tam 17 lig kupası var.
14 yıl şampiyon olamadığında, tribünlerde taşkınlığı da yok, kablo kestiği de, federasyonlara isyanı da…
Türkiye Kupası'na da 27 sene hasretliği yok!
Bu Galatasaray taşlanmasın da hangi takım taşlansın!
Anlıyorum ama kantarın topuzu da kaçıyor.

Bu yıl bütün dünya transferde para harcamıyor. Herkes sipere yatmış bekliyor.
Benim medyam hala Galatasaray transfer yapamadı diye tepiniyor!
Kim yaptı ki?
Öteki takımlar hala ellerindeki yabancılardan kurtulamıyor, bunları yazan-çizen, eleştiren yok!
Güiza elde kaldı…
Beşiktaş'ta hala 12 yabancı var!

Galatasaraylılara düşen görev takımlarını bu soysuz karanlıkların ortasında bırakmamaktır.
Galatasaraylı örgütlenmeli ve medyada hakkı olan yeri almalıdır.
Meydan bugün AntiGalatasaraylıların elindedir.

Medyada Galatasaray'ı kökünden tanıyan saygın ve sevilen isimlere ihtiyaç vardır.
Galatasaray'ın bağrında bu evlatlar vardır.
Lakin şer odakları buna mani olmaktadır.

Galatasaraylıyım diyen okullular,
Galatasaray'ı Galatasaray yapan milyonlarca taraftar ağırlığını ortaya koymalı ve bu düzene isyan etmelidir.
Galatasaray'a pusu kuranları protesto için camianın saygın isimleri ve taraftar harekete geçmelidir.
Taraftarı hakkını aramaya davet ediyorum

Galatasaray saygın bir camiadır, onun taraftarı da saygınlık yolunda tavrını ortaya koymalıdır.
Faks ise faks, mail ise mail, msn ise msnle Galatasaray'ın içine dinamit yerleştirenleri protesto etmelidir.
Galatasaray'a kambura yatanlar belirlenmelidir.
Niye bunları söylüyorum?

Çünkü Türkiye'de güç odakları vardır.
Medya da kendi içinde örgütlenerek gövde gösterisi yapmaktadır.
Teşkilatını iyi kuranlar dikledikleri gibi at oynatmaktadırlar.
Galatasaray'ın rakiplerinin hataları kedi pisliğini örter misali gizlenmekte, Galatasaray'ın en ufak olayları büyütülerek manşetlere taşınmaktadır.
Galatasaray'ın güçlü kalemlerinin de yolları kesilmektedir ki meydan kifayetsiz muhterislere kalsın!
İşte size en çarpıcı örnek. Ve medyanın suskunluğu…

Ne diyor Aziz Yıldırım;
''Fenerbahçe Spor Kulübünün borcu vardır, olacaktır, borç olmadan da büyüme şansı yoktur.''
Bu söze medya kılını kımıldatmadı…
Kimse çıkıp diyemedi ki;
-Ey başkan şimdiye kadar niye Galatasaray'ın borçlanarak büyümesini ‘tesadüf' olarak yorumladınız da takdir etmediniz.
-UEFA KUPASI ve SÜPER KUPA'yı büyüme olarak görmediniz mi?
-Sizce marka olmak; dünyayı yenmek yerine sadece ve sadece Galatasaray'ı yenmek midir?
-Avrupa'da bugüne kadar hangi takım tesadüfen şampiyon olmuştur?
-Borç olmadan büyüme şansı yoktur dediğinize göre Fenerbahçe'nin de bir UEFA Kupası olması için ne kadar borçlanabilirsiniz?
-Güiza'yı almak için 30 milyon euro verdiğinize göre Süper Kupa'yı almak için acaba 200 milyon euro verebilir misiniz?
-Galatasaray'a gelince borç ayıp, Fener'e gelince mi büyümenin gereği?
-Fener'de borçlanarak büyümenin getirdiği bir Kupa var mı?

Haydi sorsanıza, yazsanıza…
Borç yüzünden Galatasaray'ı yıllar yılı yerden yere vuran medya ve Aziz Yıldırım borç Fener'e gelince makas değiştirdi.

Dikkat!
Galatasaray'ın bugünkü Fener kadar borcu yokken bile bir UEFA Kupası, bir de Avrupa Süper Kupası vardı. Medya bunları neden yazmıyor da sadece Galatasaray'ın parasızlığını büyütüyor!

Bugün büyümek için borçlanmak lazım diyen Aziz Yıldırım, o gün ne yazık ki Avrupa'nın en büyüğü olmayı büyümek olarak görmüyordu…
Aziz Yıldırımın beyanlarını talihsizlik olarak yorumluyorum.

Bugün bunları yazan var mı Tanburacı'dan başka?

Bakın Arda'yı yazacaktım. Galatasaray Arda'nın önüne geçti.
Yani doğruyu yaptım.
Medya neden her zaman Arda'yı Galatasaray'ın önüne geçiriyor ki…

Arda göz kamaştıran, rakip başkanların bile ağzını sulandıran bir futbolcu…
Sırası gelir onu da yazarız…

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Transfer Meselesi ve Galatasaray Geleceği



Öncelikle bu hafta içi artık forvet mi olur orta saha mı olur yıldız mı olur savaşçı mı olur bilemiyorum ama bir transfer geleceğini düşünüyorum. Yüksek ihtimalle de biraz ismi duyulmuş, şu ana kadar ki transferlerden daha fazla ses getirecek bir transfer bekliyorum. Forma tanıtımının internetten yapılacak olması ne kadar şehit haberleriyle ilişkilendirilse de, biraz da modern çağa ayak uydurmak, diğer büyük kulüpleri örnek almak amacıyla bu işe soyunulduğuna inanıyorum.

Yönetim kurulunda ağırlığı olan isimlerden Yiğit Şardan bilindiği üzere ülkenin en büyük reklam ajanslarından birinin patronlarından ve o geldiğinden bu yana, reklamlarımızda, tanıtımlarımızda, pazarlama stratejimizde ciddi bir gelişme var. Şampiyonluk günü satışa çıkan formadan tutun da beklenti yaratarak ürünleri piyasaya sürülmesi stratejisiyle ciddi anlamda forma satışı patlaması yaşanması, GS Bonus, GS Mobile reklamlarının başarısı vs. altındaki önemli isimlerden biridir Yiğit Şardan (Benim tahminimce). Çünkü en iyi yaptığı iş budur. Servetini yaptığı iş de budur.

İki yıldan beri süregelen bu gelişimi göz önüne alırsak ses getirecek bir transferi duyurmak için en iyi zamanlamadır bu hafta. Yeni formalar tanıtılacak, yeni transfer bu formalardan birini giyerek sözleşme imzalayacak ve forma satışı patlaması beklenecek.

Her ne kadar maddi olarak iyi bir strateji olsa da lige hazırlanma anlamında tabii ki biraz zayıf bir hamle. Yıllardaır futbol izleyen biri olarak hazırlık kampını kaçıran futbolcuların (özellikle bizim alabildiklerimizin) iyi bir performans gösterdiklerine şahit olamadık malesef.

Yine de umutla beklemedeyiz şu an. Artık forvet mi gelecek, orta saha mı, defans mı, hepsi mi? Bana kalırsa, öyle bir isim gelmeli ki takımda kimse ona ses çıkaramamalı. Sadece lider özellikli oluşuyla değil, yeteneğiyle, profesyonelliği ile de herkesin hayran olacağı bir oyuncu olmalı.

Muhtemelen gençbir oyuncu da bunu sağlayamaz. Çok yetenekli de olsa Hazard dahi gelse Arda ile çayışır mesela. Ama Guti gibi, Deco gibi(haberler inşallah doğrudur) , bizim çocukların hayalini kurduğu takımlarda 1 sezondan fazla top oynamış, hayalini kurdukları kupaları kazanmış bir oyuncu gelirse eğer, maddi olarak ne götürüsü olursa olsun takıma yapacağı katkı üst düzey olacaktır. Öncelikle en önemli katkısı Arda'yı rahatlatmak ve ona yol göstermek olacaktır. Yetenek olarak Arda'nın gerisinde (hatta iq ve kişilik olarak da ) olan Emre'yi Hagi'nin nasıl yetiştirdiğini hatırlayın. Arda'nın ise önünde ona yol gösterebilecek sadece Hakan Abisi vardı ve biz de kızıyoruz şimdi neden ona benzedi diye. Çok genç yaşta takım kaptanlığının yanında sahada takımın en fazla yaratıcılık beklediği, sıkıştığı anlarda topu attığı oyuncu oldu. Ve yanında onun geçtiği yollardan geçen , hayranlık duyabileceği klimse olmadığından, hep zorladı, hep zorladı sezon boyunca. İki sezondur da böyele ve işe yaramadıkça sinirlendi agresifleşti.

Yönetimse malesef bunu seyretti. Tamam gelecek vaat eden futbolcu alalım ama, Neill ya da Kewell'dan başka, sonuca net etki edecek. Arda'nın da sıkıştığında topu verebileceği, sahada kendini yalnız hissetmeyeceği bir oyuncuya şiddetle ihtiyacımız var.

Sadece Arda açısından da değil, futbolcularını özgür bırakan, onların profesyonel davranma konusunda yeterli olgunluğa eriştiğini, mental olarak nereye koşmaları, nereye pas atmaları gerektiğini bildiğini varsayan Rijkaard'ın da böyle bir saha içi yardımcıya ihtiyacı var. Öyle ki topla çıktığında Servet'i fırçalasa, Servet'in ses çıkaramayacağı birisi olmalı. Arda'ya azarlasa neden pas vermiyorsun oyunu hızlandırmıyorsun diye Arda'nın ses çıkaramayacağı.

Böyle bir futbolcumuz olursa şayet çok başarılı bir sezon bizi bekliyor, yok yine gençler, yeniden yapılanma vs. izleyeceksek sabrım var ama beklentim yok malesef. O gençlerin sadece oynayarak tecrübelenmelerini beklemek yetersiz. Çünkü burası La Liga ya da PL değil. Onlara sahada futbolu öğretecek biri de lazım, kulübenin yanında.

Böyle bir futbolcu hem Arda'yı, hem Rijkaard'ı, Hem yönetimi, hem de Galatasaray'ı kurtarır. Böyle bir topçu da bu hafta açıklanmazsa daha da açıklanmaz.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Yenilmesek İyiydi Tabi

Maçı izleyeceğim kafeye girdiğimde Andre Santos'un golü karşıladı beni. O dakikadan öncesini bilemiyorum ama o dakikadan sonra sahanın tek hakimi Galatasaray'dı. Ancak fark yediğimiz maçlar haricinde her Fenerbahçe maçında olduğu gibi bal yapamayan arı gibi didinip durduk. 2. Yarı çok ezici biçimde tek kale oynadığımız halde net pozisyon üretimimizin kısıtlı oluşu yeni sezon için üzüntü verici. Bu durumu sadece Selçuk'un atılmasına bağlamak yanlış olur, o açıdan Fenerbahçe'de bir durup düşünmeli.

Yeni oyuncuları denemek yerine Sabri ve Hakan Balta ile oyuna başlamak belki sonucu değiştirebilirdi ama Ali Turan'ı FB gibi önemli bir sınavda görmek de böyle bir maçta yapılması gereken doğru bir hareketti. Yenilgi çok problem değil, asıl problem koca bir ikinic yarı sağlı sollu akınlarla bunalttığımız maçta sadece 2 pozisyon yakalayabilmemiz. Ve onları da değerlendiremeyişimiz.

Maçla ilgili üzerine konuşulması gereken en önemli olgulardan birisi maçın hakemi. Neredeyse maçı tatil edip tüm organizasyonu mahvedecekti ki (tabii Bünyamin Gezer değil adam) organizatörler tehdit mi etti artık ne olduysa o acımasız (ve otoriteyi çok iyi kuran) hakem 30. dakikadan sonra yok oldu. Kart yerine sözlü uyarılar başladı, meşaleler görmezden gelindi vs. derken bunu fırsat bilen oyuncular hakeme el kol yapmaya birbirlerine dayılanmaya başladı ve "dostluk" namına bir şey kalmadı sahada. Yine de tebrik ediyoruz hakemi. Selçuk'ta ayak altında dolaşmasın fazla :))

İkinci önemli husus ise Arda. Sahanın en yetenekli oyuncusu olduğu tartışılmaz ama rakip Fenerbahçe olunca aşırı motive olan Arda yanlış kararlar alabiliyor ve bu da takımı zor duruma sokuyor. Bu akşam da hem hazır olmadan 90 dakika boyunca sarf ettiği eforla sakatlanma riskini artırdı hem de kale ağzında pas vermesi gereken bir pozisyonda gol açısı yakalamak adına pozisyonu heba etti, o kadar istekliydi ki frikikleri kullandı (ki galiba şut çalışmış birileri yaz aylarında) çabaladı vs. hatta düz tutsa kafasını gol olacak pozisyonda bile kafayla topu ters tarafa göndermeye çalıştı. Bu gereksiz durum bu seneki derbi maçlarında da canımızı yakmaz umarım. Keşke bir kere de şansımız yaver gitse de şu stresten kurtulsa.

Sonuç olarak, Ali Turan'ın belinin dönemediğini de görmüş olduk, hadi çabukluğunu artıracağını varsaysak bile Andre Santos'un sağ ayak feykine bu şekilde atlaması mental kapasitesi açısından beni ürküttü, ancak o pozisyonda Sabri olsaydı bu golün olmayacağını düşünüyorum ((mental değil çabukluk farkından dolayı). Rijkaard'ın Batdal'ı oyundan alması sanıyorum bileğindeki sakatlıkla ilgiliydi çünkü sağlı sollu kanat akınları yaparken kafa topuna çıkabilecek uzun bir oyuncunun eksikliğini çok hissettik.

Bir de bitirici pasları soğukkanlılıkla verebilecek, oyun sıkıştığında uzaktan şutlarla takımını rahatlatabilecek ve sahada liderliğine Arda Turan'ın dahi ses çıkartamayacağı bir oyuncu bulunursa eğer, hem biz, hem Rijkaard, hem de Arda rahatlıyacak diye düşünüyorum. Kim derseniz ,'bana ne' derim. Adnan Sezgin düşünsün.

6 Temmuz 2010 Salı

Güle Güle Keita



Doğrudan fikrimi söyliyeyim Galatasaray doğru bir iş yapmıştır. Gelen yabancılara o kadar bonservis ödüyoruz sonrasında bedavaya ellerini kollarını sallayarak gidiyorlar, hatta bazen üzerine para bile veriyoruz göndermek için diye hayıflanmıyor muyduk?

29 yaşındaki Keita'yı 1 sene daha oynatsak seneye 4m Euro veren bulamazdık. Bizim gibi kulüpler için ederini bulan oyuncu satılmalı. M.Topal'ı Euro2008 sonrası satmadık 7m Euro'ya da ne oldu, hem oynayıp bize katkı yapmadı, hem de daha az bir bonservisle elden çıkardık. Değerini bulanı satmalıyız ki alttan yenisini yetiştirelim. Yurt içinde dışarı satabileceğimiz potansiyel oyuncuları biz alalım.

Arda'yı da satmadık, daha da 10m Euro veren olmaz bundan sonra. satsaydık da yeni bir Arda çıkarsaydık olmaz mıydı alt yapıdan? Arda gitmediği sürece o bölgeye birini yerleştirme şansımız var mı? yok. O zaman 4-5 tane Denizlispor'a 3-4 tane Orduspor'a 2-3 tane Beylerbeyi'ne diye dağıtırız altyapıyı. Ancak yukarıyı satarak yer açabilirsek alttakilerin parlama şansı da o kadar çok olur. Bir de Porto misali bir kaç oyuncumuz iyi performans gösterirse GS altyapı patentli daha basit oyuncuları bile 3-5m Euro'ya elden çıkarabiliriz.

Buraya kadar işi ticari olarak değerlendirdik. Bunun yanında oyuncu kalitesi olarak da Keita'nın elden çıkarılması yanlış değildir kanımca. İyi futbolcu evet, ama takım oyuncusu değil, olamaz da. 1-0 önde götürdüğümüz bir çok maçta oyunu koparacak fırsatlarda mesafe tanımadan şut çekmiştir kendisi. Verdiği pas gol olduğunda golü atan arkadaşına değil tribüne koşup kendi göğsünü yumrukamıştır. BEN demiştir hep. Ve Sami Yen'de harikalar yaratırken Antalyaspor maçı hariç deplasmanlarda yokları oynamıştır.

Gidişiyle gelen para eğer Dos Santos'un bonservisine harcanacaksa çok akıllıca olur. Kendisininde vurguladığı gibi sağ kanatta daha başarılı Dos Santos. Rijkaard'ın da sevdiği tipte bir oyuncu. Ayrıca Arda kalacaksa solda Arda Sağda Keita, total futbolu unutmak lazım. Elano da satılıp gelen paralarla diğer transferler finanse edilebilir.

Diyelim ki Dos Santos'u alamadık, Elano'nun da bayıldığımız milli takım performansını Keita'nın bölgesinde oynayarak sergilediğini unutmayalım. O zaman Elano kayar o bölgeye. Yani 8m kazanıp daha iyi bir takım oyunu oynama şansımız da mevcut bu gidiş sonrası. O yüzden hemen yönetime ve Adnan Sezgin'e sallamaya gerek yok. Ha onlara sallamak için çok sebep var ancak bu o sebeplerden biri değil bana göre.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Gerrard, Terry, Türk Basını ve Düşünce Sapkını İnternet Yorumcuları



Yazacak bir konu üzerinde yoğunlaşamazken biraz da bir arkadaşımın dürtmesiyle magazine verdim kendimi. 4 Temmuz güne Hürriyet Kelebek't şöyle bir haber yayınlanmış. Başlık "Baldızını hamile mi Bıraktı" Haberde tabii ki kaynak yok ama yaptığım araştırmada (pek araştırmacı değilimdir biraz taradım sadece, yanlışsa düzeltiverin, bu işten para kazananlar bile kasmadan kopyala-yapıştır yaparken bu kadar araştırmam yeter diye düşünüyorum) kaynağın football.co.uk olabileceği sonucuna vardım. İlginçtir oradaki başlıkta baldızdan eser yok.

"Rumours - Steven Gerrard linked to pregnant 16-year-old" başlığıyla verilmiş('çevirsem bizim o kadar ingilizcemiz yok mu ukala' diyecekler, 'çevirmesem hepimiz ingilizce bilmek zorundamıyız ukala' diyecekler.). Olayı baldızla ilişkilendiren kısmı aşağıd yorum yapanlar. Bir kısım sanal insan baldızı diye yorum bırakınca, Hürriyet de Gerrard'ın baldızını hamile bıraktığını öne sürmüş .

Neyse kimisi baldızı demiş, kimisi Alex Curran'ın (Gerrard'ın eşi) bacısı yok demiş. Kimisi bunlar milli takımda kamplaşma yapmış Terry'den kaptanlık alındı, bu daha beterini yaptı başımıza kaptan oldu diyen topçular takımı "Ada" daki Jackçiler ve Sawyercılar misali , Terry'ci ve Gerrard'cı olarak ikiye bölmüş diye bir iddia savurmuş.

Bir kısmı da "kokusu yakında çıkar, zati bunun karısı başkasıyla bunu aldatıyodu bu da zati Real Madrid'e imza attı, hem de mahkemeden karar almış basında yayınlanması yasakmış bilmem kaç hafta bekleyin patlayacak bomba" demiş.

Yukarısı girizgahtı, beni yazı yazmaya iten şey haberin kendisinden çok ülkemdeki yansıması. Mynet haberi hürriyeti kaynak göstererek kullanmış, yorumların genelinde bu adamlar gavur, seks manyağı, yok karısı da katılmıştır, yok onlarda normal böyle olaylar, müslüman değiller onlar.

Kocaman bir çüşşş demek istiyorum. Kimsede normal değil arkadaşım, hanginiz gittiniz yaşadınız oralarda da ne gördünüz. Senin ülkende aç bak bakalım 3.sayfaları neler oluyor. Ensestin önde gideni bizde, tacizin önde gideni bizde, tecavüzün önde gideni bizde, eee müslüman olmadıkları için normalmiş.

Bana göre sizin nefes almanız normal değil. Fotosentez yapmaya çalışıyosunuz da, o da bilgisayar monitörünün ışığıyla olmuyo malesef..

1 Temmuz 2010 Perşembe

Ara



Çoğu blogger yazmaya ara vereceği zaman böyle bir post gönderiyor. Ben peşin peşin arayı verdim, şimdi sebebini açıklayıp kısmetse azar azar yeni yazılara başlıyayım.

Efendim yukarıda gördüğünüz imzayı atan eller bendenize ait olmakla beraber son 2-3 ayım mobilyacı, alışveriş merkezi ve iş üçgeninde geçip, bedenimde maç izlemeye zor derman bıraktığından yazmaya kalkışmadım. Tahminimce yokluğum çok hissedilmemiştir ama siz yine de "hoşgeldin" derseniz mutlu olurum tabi :)

Neyse efendim 12 Haziran 2010 itibariyle -oğlumuz olursa adını Metin Oktay koymaya ikna edemediğim- dünyalar güzeli eşimle brilikteliğimize devletten onay aldık. Bu saatten sonra evli barklı bir blogger olarak klavyenin başında olacağım. Bilgilerinize arz ederim.