7 Aralık 2011 Çarşamba

Kaç Yıl Geçti Aradan...

- Fenerbahçe'yi en son bu kadar ezdiğimiz maç 10 yıl önceydi. Onu da 1-0 kaybetmiştik.
- O maçta da kulübede Fatih Terim vardı.
- Baros'un çapraz koşuları çok pozisyon yarattı, ilk golde de yardımcı oldu.
- Baros çıkmasaydı acaba 6 ya gider miydi maç?
- Emre Çolak da Aydın havası seziyorum, umarım yanılırım.
- Üç yeni tranferin de gol atması
- Eboue Sabri'yi kulübeye mahkum etti.
- Ujfalusi'yi kaptan olarak sahada görmek.
- Semih'in ondan cesaret alarak oyununu geliştirmesi.
- Elmander'in yine 11000mt.den fazla koşması.
- FB'de Alex'den(8800mt) daha az koşan 6 futbolcunun daha olması ?!!?!
- FB bizi böyle yakalasa durum daha farklı olurdu. Yürüdükleri maçta bile golü buldular

28 Kasım 2011 Pazartesi

Güzel Şey İnsanlık



Van'ın acılarını dindirmeye yeter mi bilmem ama her birinin diline, yüreğine sağlık...

21 Ekim 2011 Cuma

Korkaklık...


Futbolcunun korkak olanı sorumlulluk almamak adına devamlı yatay pas yaparak oynar maçta, hakemin korkak olanıysa devamlı savunma lehine kullanır düdüğünü. Aynen bu akşam Yunus Yıldırım'ın yaptığı gibi. Elmander'in ceza sahası civarında çıktığı her kafaya faul çaldı, ama Sabri ve Eboue'nin pozisyonlarında oyna devam dedi, benzerleri bizim ceza sahası civarında da yaşandı 1-2 kez ancak oyun sıklıkla diğer tarafta geçtiğinden biz Galatasaray'lılar daha fazla şikayetçiyiz durumdan.

Takım muazzam oynamamış olabilir ama Yunus'ta oynanmasına izin vermedi ki, 3 yaşında çocuğun eline düdük vermişler gibi öttürüp durdu. Aynı korkaklıkla 5 oyuncu değişikliği, 2 kavga, 1-2 sakatlık olan ikinci yarıyı sadece 3dk uzattı. ve "EN AZ 3Dk olan uzatma 2Dk 56Sn de bitti"tam da bir atak başlangıcında. O atak gol olurdu demiyorum ancak bu hakemin ne denli korkak olduğunun net bir işaretidir.

Tatsız tuzsuz bir maç oldu, savunmada sıfır hata ile oynadık diyip olumlu bakalım.

Aydın'da yıllar süren istikrarlı çizgisini bozmadı. Adam 6 yıldır aynı topu oynuyor maaşallah. Bu sefer Şubat'ı göremez Galatasaray'da. Takasda falan gönderirler kesin. Fatih Hoca Aydın'ın GS kalibresinde olmadığını gösterdiği 7.Hoca oldu sanırım. Pehhh...İyi yanından bakalım. Kadro istikrarı anlamında önemli bir kazanım :)

Yıllar önce de kazanamıyorsan kaybetme diyordu Fatih Hoca, kaybetmemeyi alışkanlık haline getirmek de önemli. Yine Anadolu takımlarının bizimle kendi evinde bile olsa beraberliğe yatmaya çalışmaları bile güzel şu an.

Bir de maç Cuma'ya geldi ya, sıkıntı ondan olsa gerek. Ondandır ondan...

Güzel günler gelecek inşallah

Not: Boktan bir yazı oldu farkındayım ama hamladık tabi idare edin :)

12 Temmuz 2011 Salı

TFF'nun Onur ve Şeref Pazarlığı


Takipçimiz az da olsa neden yazmıyorsun diye soranlara (hepi topu 3-5 kişi) daha senaryoyu okuduğumu söylemiştim ki hala okumaya devam ediyoruz. Hani Altıncı His filmindeki gibi son anda her şey değişebileceğinden şu biz ne desek boş ama TFF için aynı durum söz konusu değil tabii.
Federayon Türkiye'de bir çok olayda siyasilerin yaptığı gibi önce muğlak bi karar alalaım, bi izleyelim, sonra tepkilere göre bir şeyler yaparız niyetiyle de bu açıklamayı yapmış olabilir. Fenerbahçe taraftarının gazını almak için de yapmış olabilir. Zor bir karar ve şu anda yargılama devam ettiği için küme düşürme gibi bir karar almamaları çok da doğal. Ancak hangi akla hizmet konuyla ilgili soruşturma başlatmadıklarını ve yine hangi akla hizmet (Digii, Digii, Digiii...) liglerin planlandığı gibi başlayacağını söylediklerini anlayamıyorum.
Diyelim ki ligler başladı 6 hafta oynandı ve gelişmelere göre 4 takımın düşürülmesi kararı alındı, o zaman 2 senesi yanacak o takımların ve yayıncı kuruluşun (Bu da demektir ki yayıncı kuruluş ve kulüpler bu işten yırtacaklarını düşünüyorlar). Alttan çıkamayanlar tazminat davası açacak, üstten düşenler ayrı sızlanacak, Avrupa kupalarından takımlarımız çekilecek, yabancı oyuncular gelmek istemeyecek vs. vs.
Peki bunları federasyon ve diğer takımlar bilmiyor mu? O zamna ya şikecilere daha ağır bir darbe vurmak istiyorlar, ya da müşterilerini daha çok yolmak istiyorlar.
"Hele bi ligler başlamadan 2 yıl taahhütlü decoderleri bi satalım da!" hesaaabı. Yakında su parasına LigTV reklamları dönmeye başlar emin olun.

Şu süreçte önce bizim futbolumuzu aklamamız lazım. Bugün 20-30 milyon euro için bu duruma seyirci kalan namuslu!?! kulüpler, şaibeli bir ortamda bu gelir kaynaklarını çok daha fazla sürdürebilecekleri yanılsamasından kurtulmalıdır.

Yayın gelirlerimiz elden gidecek diye bu karara çanak tutan kulüplerin ne farkı var şike yapanlardan teşvik verenlerden? Rüşvet karşılığı sessiz kalıyor hepsi.

Halbuki tarihi bir fırsat var önlerinde. Bu yılı utanç yılı ilan etsinler hep beraber ve 2011 in bir şampiyonu olmasın Türkiye Liginde. Varsın Digiturk'ten de bu yıl 400 değil 250 alınsın misal durumun vahameti gözetilerek.

Madem tribüne heyecan getirecek diye, bana kupalar kazandıracak diye 20 milyon euroya oyuncu transfer ediyor kulüpler, TFF da 150-200m Euro'ya ligimize "Onur ve Şeref" transfer etsinler.

Bilsinler ki bu transfer pazarlığı ne kadar uzarsa kamunun adaletin sağlandığına inancı da o kadar azalacaktır. Ve eğer ki yayıncı kuruluş korkusundan bunlar yapılamıyorsa bilsinler ki biz gerçek "spor"severler de dekoderlerimizi iade edebiliriz...

7 Temmuz 2011 Perşembe

Birol'un Anısına ve HÜDHF 2003 Mezunlarına

"Hayat garip" cümlesini binlerce kez duymuş, yüzlerce kez de söylemişizdir ancak hakikaten ne kadar garip olduğunu idrak edebilmek için hayatın, “ölüm”e şahit olmamızın gerekmesi çok acı değil mi?
Bir de karmaşası ve telaşesi ver bu garip hayatın. Kafamızı kaldıramadığımzda, yapmamız gereken şeyleri unuttuğumuzda, sevdiklerimizi arayıp sormadığımızda en kolay mazeret olarak sığındığımız telaşe. Yaşam kavgası işte. Kaçımız nasıl olduğumuz sorulunca, “ sürünüyoruz işte” demiyor. Ya da “bildiğin gibi” bir de “nasıl olsun, idare eder” var. Ulan ne idare eder! Ne sürünüyosun! Yaşıyosun be işte. Ötesi var mı? Hem de milyonlarcasından daha güzel yaşıyosun.
Yaşamak… Hayatın rutini içinde, bir ay çalışıp aldığın maaş gibi hakkın sanıyorsun değil mi? Değil işte. Biri gelip alıyor elinden. Kımıldayamıyorsun. Hani paranı çalsalar, ortalığı ayağa kaldırırsın. Nefesini çalıyorlar, kılın kıpırdamıyor. Yığılıyorsun. Arayamıyorsun hakkını.
“Daha yaşayacaktım ben!” diyemiyorsun…
Dedim ya hayat garip. Garipliğini de en iyi ölüm anlatıyor.
Bir gün bir haber alıyorsun. “Kaybettik” diyorlar. Sanki iyice ararsan bulabilecekmişsin gibi. “Kaybettik”.
Aynı kaptan yemek yediğin, aynı bardaktan su içtiğin, yan yana odalarda uyuduğun ama beş senedir görmediğin adam için diyorlar. Ne kadar sevsen de, daha yakın arkadaşlarından neler yaptığını, nasıl olduğunu öğrensen de beş senedir telefonda bile sesini duymadığın adam.
Hasta deseler iş-güç diyip ziyaretine günler sonra gideceğin adam ölünce koşa koşa son vazifeni yapmaya gidiyorsun. Buluşuyorsun ortak arkadaşlarınla, çıkıyorsun yola ve tatile gider gibi lakırdılarla bitiyor yol. Sanki cenazeye değil de çayını içmeye gidiyorsun arkadaşının. Öldüğünü hissetmiyorsun…
Taa ki, caminin yanına park edip, yakalara ilişmiş fotoğrafını görünceye kadar. O zaman birinci düğüm gelip tıkıyor boğazını. Sıkıyorsun kendini. Mezarına iki avuç toprak atıyorsun ikinci düğüm geliyor yumruk oluyor boğazında. Biraz daha sıkıyorsun.
Son vazifen, beş senedir bir çayını içmediğin adamın mezarına iki avuç toprak atmak oluyor.
Sonra biri “ Bu yaşta ölünür mü be!” diyor. Daha fazla sıkamıyorsun. Yavaşça süzülen yaşlar yerini hıçkırıklara bırakıyor. Aslında ölene ağlamıyorsun. Yaşarken yapmadıklarına ağlıyorsun asıl.
Etrafında kalan dostlarına bakıyorsun sonra, çok sevdiğin yine de yılda bir olsun görmediğin, göremediğin. Bi sonraki buluşmamız için aramızdan başka birinin cenazesi mi olması lazım. Ayılın millet başlarım hayatın kargaşasından, telaşesinden, geçim kavgasından. Silkinin artık. Arayın arkadaşlarınızı. Görüşün sık sık.
Birol pisi pisine gitmiş olmasın. Çaksın kafamıza bu vurdumduymazlığımızı. Ben daha başka birinizi de sesini hatırlamadan kaybetmek istemiyorum. Bundan sonra yılda bir olsun toplanalım be. Başlarım tatiline, denizine. Her yıl haziran sonu veya temmuz başı yapalım bi organizsayon. Hem Birol’u analım hem birbirimizi görelim. Bu da ilk kaybımızdan bize yadigar kalsın.
Hepimizi bir bir alacak yanına Birol nasılsa. Giderken birbirimizden selam götürebilelim hiç olmazsa.
Bınları niye mi yazdım? Dedim ya en başta hayat garip. Biniyorsun arabaya ve hepsi bitiyor dönüş yolunda. Bugün küfürler savurduğun hayat düzeni ertesi gün aynen devam ediyor. O telaşe bokuna köle oluyorsun üç gün sonra da. Unutuyorsun kafandan geçenleri ve kendi kendine verdiğin sözleri.
İşte artık unutmak istemediğim için yazdım aslında. O yüzden internet üzerine de astım. Ne zaman bir şeyleri ertelesem okuyup aynı Birol’u kaybettiğimizdeki gibi hissedebilmek için yazdım. Unutmıyayım ki başka birinizin üzerine atarken iki avuç toprağı, sesiniz, yüzünüz gözümün önüne gelebilsin diye yazdım.
Mekanın cennet olsun Birol…

3 Temmuz 2011 Pazar

Ara Vermek ve Isınma Turlarına Başlamak...


Çoğu kişinin farkında bile olmadığı üzere bir süredir yazmıyordum. Bunların başında biraz hevesimi almış olmam, daha çok da Galatasaray'ın içinde bulunduğu vahim durum ve yaklaşmakta olan doktora tezim sayılabilir.
Basketbol takımımızın oynadığı final beni dürtmüş olsa da, basketbolu yorumlayacak kadar birikime sahip olmamam da buna engel oldu.
Yazmayı bıraktım ama okumayı bırakmadım, yazanların eline emeğine sağlık diyip bir selam gönderelim buradan.
Ufak bir-iki paragrafla düz koşulara başlıyayım dedim de bugün, takımla idmanlara ne zaman çıkarız, topla çalışmaya ne zaman başlarız bilinmez.
Gündeme bir çok olay geldi. F.Terim'in geri dönüşü, Neill'ı gönderip Ujfalusi'ye bonservis ödemek, kaleci çıkmazı. En karışığı da bu sabah olanlar, şike soruşturması vs. Onu sonra ele alalım, asıl şu an kimse farkında olmasa da bayan basketbol milli takımımız aka. Potanın Perileri Rusya ile final maçına çıkacaklar. Gönül ister şampiyon olsunlar kupayı getirsinler. Gerçi kesin kaynayacak bu şike kaosunda ama biz seviniriz kendimizce.
NOT: Erkek milli takımına da bulsalar ya bişeyler, potanın perileri, filenin sultanları vs. yakışıyo valla.
NOT2: Bu arada artık ballattachment bloga mobil cihazlarınızla da gayet net ulaşabileceksiniz. Hadi yine iyisiniz :))

8 Mayıs 2011 Pazar

Aslansınız...


3 defa üstüste Avrupa şampiyonluğu ne demek be! Futbol tepetaklak giderken engelli basketbolunun Barcelonası olmuşuz hocam. Tiz o şubenin başındaki adam futbolun başına getirilee
Not:Foto ultras movement blogdan

3 Mart 2011 Perşembe

Bunu da Gördüm Ya , Daha da Gam Yemem!


Harcanacak adamlar bir bir tükenince sıra sonunda sondan ikinci adama gelebildi. Sıranın kendisinde olduğunun farkında olan Polat'da sonunda vazgeçti inadından. Her ne kadar "vayi vayi vayiii...! harcadınız elbirliğiyle gül gibi sportif direktörümüüüü!! oyi oyi oyiii... nerelere gidem ben Adnanıııımm" tadında bir açıklama da yapsa bu hamleyle mali kongreyi kurtardığı düşüncesiyle içi rahattır.

Tabii ki bir anda her şey değişmeyecek, kalan tüm maçları kazanmıycaz ama en azından önümüzdeki sezon için umutlanma ihtimalimiz var. İnanması zor ama oldu, bi bakmışsın hükümet de gidivermiş. Hayır memleketin de Galatasaray'dan kalır yanı yok ne de olsa...

27 Şubat 2011 Pazar

Performans Sağlığa Zararlıdır


Keşke doktorlar ne diyor ne istiyor diye biraz sorsanız, dinleseniz? Libya'nın yerini sorup halkı aşağılamak için 10dk.lık video yapmayı bilirsiniz ama kamunun sağlığını ilgilendiren çok önemli bir sorun ancak 2dk. sürer.
Bugüne kadar bu soruna dönüp bakmadıklarını düşünecek olursak yine de fena sayılmaz açıkçası.
Daha önce de yazmıştım bu sistemle koruyucu hekimlik yok olacak, yakalanmadığınız hastalığın tedavisini göreceksiniz, gerekçesi olmayan tetkikler yaptıracaksınız ve belki de(belki çok iyimser) ciddi bir rahatsızlığınız gözden kaçırılacak. Bunlara göz yummaya gerçekten razı mısınız?

20 Şubat 2011 Pazar

Ferrari: Beşiktaş'ı Satan Bilge



Maç boyu Lugano-Ferrari ikilisi arasındaki gergin ilişkide sinirlerine hakim olamayan Ferrari takımını yakmış, İstanbul'dan tek yönlü gidiş biletine sahip olmuştur.

Gerisi boş. Fenerbahçenin penaltısı, Gökhan Gönül'e çıkmayan ikinci sarı, Almeida'nın kaçırdığı gol vs. 20 dk. ecel terleri döktükten sonra oyuna ağırlığını koyan, çok güzel hücum organizasyonları gerçekleştiren Beşiktaş, Ferrari'nin saçma, aptalca ve hain olarak adlandırılabilecek bir hatası yüzünden ağır bir yenilgi aldı.

Bu arada Cüneyt Çakır'ın verdiği penaltı görünen o ki bazılarını şaşırtmış durumda. Kimse şaşırmasın, alınmasın gücenmesin, hakeme de sallamasın.

Kural 12 der ki, bir oyuncu aşağıdaki 6 ihlalden birisini hakemin kanaatince dikkatsiz, kontrolsüz veya aşırı güç kullanarak yaparsa ...rakip takım lehine bir direk serbest vuruş verilir.
-bla
-bla
-bla
-Rakibe VURUR veya Vurmaya teşebbüs ederse

ve sonunda da şunu der

Direk serbest vuruş ihlalin olduğu yerden yapılır.

Hatta bir oyuncu ceza sahasının dışından ceza sahasının içindeki rakibine tükürse/çıkarıp kramponunu fırlatsa dahi penaltı kararı verilir. Tükürük veya krampon rakibe çarpmasa dahi.

Galatasaray 1 - 0 Bucaspor : Futbol Şansı


Futbolda çokça şanstan ve kırılma anlarından bahsetmişimdir(bu akşam BJK-FBmaçında da gördük) geçmiş postlarda. Son iki senedir yeteri kadar emek vermediğimiz bir çok maçta, rakipten kötü oynamadığımız halde kaybettiğimiz çok maç oldu. Dün ender şekilde puan kaybedebileceğimiz bir maçı kazandık bu güzel ancak kötü oynayarak maç kazanma gibi bir adetimiz yoktur bizim o yüzden toparlanmak lazım.
Hagi geldiğinden bu yana daha istekli oynadığımız bir gerçek, özellikle ligin ikinci yarısında bu daha da belirgin ama (kocaman bir AMA) gol adına tek beklentimiz rakibin bizim presimiz karşısında bocalaması, veya biz mücadele ederken bir hatay düşmesi sonucunda bizim gol bulmamız. Bu da ancak Bucaspor, Kasımpaşa, Sivassspor' a karşı falan mümkün oluyor malesef. Bu kafayla kupa da yalan olur bize.
Maçı çok da dikkatli takip edemedim malesef ama en azından kazanma isteği ile saldıran ısıran bir takım görmek sevindirici. Son bir yıldır o kadar ruhsuz, durağan maçlar izledik ki buna da sevinir olduk.
Genel olarak aklıma gelenler.
- Klavyemde tuşlar aşındı yazmaktan, dilimde tüy bitti söylemekten. SABRİ'DEN SADECE VE SADECE SAĞ BEK OLUR. Her maç piç olana kadar Sabri'yi orada oynatıp sonra sağ beke çektikten sonra takımın daha akıllı hücum yapması tesadüf olamaz.
- Kazım'ın golün ortasını yaparken kafayı kaldırıp koşu yapanlara bakması çok güzel(ki ikinci kez yapıyor bunu) ancak o bölgede Yekta'da düşünülebilir eğer orta sahayı kotarabilecek bir oyuncu çıkarabilirsek kadrodan.
- Culio gibi oyuncun olsun
- Baros gibi forvetin olsun
- M.Sarp gibi oyuncun olmasın. Zaten sezon sonunda gidecek, zaten girmesi bize savunma olarak da hücum olarak da pozitif etki yapmıyor bari Cumhur'u oynatalım da onu kazanmaya çalışalım. Şu orta sahada oyuna giremiyorum diye özgüveni yerle bir olmasın çocuğun.
- Tünelin ucunda ışık falan yok , kimse kimseyi kandırmasın. Hagi'nin hatırına, güzel günlerin hatırına sabrediyoruz sadece. 3-4 maç üstüste kazanmadan ışık falan hikaye.
Herkese iyi haftalar...

16 Şubat 2011 Çarşamba

Tahrik Var Hakim Bey


Senin tahrik olmak için dekolte görmene gerek yok ki. Tokalaşmak da sana tahrik, kadınların yüzüne bakmak da.
Ben şimdi senin bu laflarından tahrik olup senin sülalene saydırsam suçumuz ortak mıdır?
Bence ortaktır...Hatta suçsuz bile olurum belki...

9 Şubat 2011 Çarşamba

Sağlıkta Performans Sistemi ve Fakülteler - Haydi Cleveland'a


Sağlık sektörüne son darbe de vuruldu geçtiğimiz günlerde. Üniversite hastanelerinde de performans sistemi uygulanmaya başladı. Bu sistemin ne olduğu neler getireceği yukarıdaki videoda anlatılmaktadır.
Devlet açıkça tedavisi uzun sürecek hastalığı olanları dışlamakta, doktorlarına daha fazla para (ki emin olun o kadar fazla değil, emeğinin karşılığı bile değil) kazanabilmeleri için basit hızlı tedavileri yapmak zorunda bırakmaktadır. Zor riskli ameliyat yapmaktan kaçmalarını salık vermektedir.
Yeni doktorları, uzmanları yetiştirebilecek hocaları üniversiteden istifaya zorlamaktadır. Hastaneleri sağlık kazandıracak kurumlar yerine para kazandıracak kurumlar olarak değerlendiren insanların sağlığı yönetmesi. Devletteki kötü tedavilerden dolayı özel sağlık kuruluşlarına hastaları (ve tabi iyi doktorları) yönlendirmek. Üniversite kadrolarında açılacak boşluklara başkalarını yerleştirerek üniversitelerde söz sahibi olmak gibi sebepleri olabilir bunun. Ya da daha çok insana daha çabuk hizmet verilerek iyi sağlık hizmeti verdiğine insanları inandırarak daha çok oy toplamak.
Ya da tamamen sağlıktan bi haber insanların sağlığı yönetmesi durumu olabilir ki bu en düşük ihtimal.

Sonuç ne olursa olsun bunu yapanların yatacak yeri yoktur. Kendileri belki ameliyat olmaya Cleveland'a gitmeye devam edebilir ancak bu ülke halkının böyle bir ekonomik gücü olmadığı açıktır.

Bu konuda yazacak sayfalarımız söyleyecek sözümüz çok, ancak yazıyı uzatıp insanları sıkmaktansa üstümüze neyin düştüğünü söyleyip bitirelim.

Siz de sağlıkta performansa(en azından fakültelerde olmak üzere mümkünse tüm kurumlarda) karşı sağlık çalışanlarına destek olmalı ve sağlık hakkınıza sahip çıkmalısınız. Aksi takdirde bugüne kadar arada rastaldığınız tıbbi skandalların her gün artarak çoğalmasına, bu ülkenin zeki ve başarılı gençlerinin tıp fakültesini seçmeyip, doktor kalitesinin önümüzdeki yıllarda yerlerde sürünmesine, hepimizin sağlığının tehlikeye atılmasına sebep olanlardan biri de siz olacaksınız.

Unutmayın ki bu vergilerinizi hortumlayanlara, ihaleye fesat karıştıranlara "helal-i hoş olsun" demeye benzemez. Bu insan canıdır, sizin canınızdır, benim canımdır. Doğmuş/domamış evladınızın canıdır...

30 Ocak 2011 Pazar

Bursaspor 2 - 0 Galatasaray : İnatçı Olmak


Teknik direktörlük kursunda ilk ders mi acaba inatçı olmak! Terim de böyleydi, Denizli de, Daum da vs.ama Mourinho değil mesela ya da Guardiola hatta Aykut Kocaman bile inadını bir kenara bırakmış gibi.
Ama benim kişisel tarihim, inatçı hocaların hep mağlup olduğunu yazıyor. Tabii ki hafta boyu takımla çalışıyorlar, futbolu bizden iyi biliyorlar ama neden olduğunu anlamadığım bir şekilde her gelen hocanın spesifik bazı oyuncu seçimlerinin başarısız olacağını ben -ve bir çok Galatasaraylı- daha maç başlamadan ön görebiliyorsa bu futbol ilahları nasıl göremiyor anlamıyorum.
Belki de sebep benim Galatasaray'ı 23 senedir izlememe karşılık onların 3 aydır takımla çalışıyor olmasındadır. Belki de ben kadro nasıl kurulur, idman nasıl yaptırılır bilmiyorumdur ama Sabri'den orta saha-hele hele ön libero- olmayacağını çok iyi biliyorumdur. Çünkü A takıma çıktığından beri izliyorumdur Sabri'yi. O yüzden Feldkamp onu bir FB maçında ön libero olarak sahaya sürdüğünde saydrımışımdır TV başında ve haklı çıkmışımdır. O yüzden Servet o bölgede denendiğinde yine sallamış yine haklı çıkmışımdır. Yine o yüzden Bursa maçında Emre Çolak'ı sahada görünce çıldırmışımıdır. Aydın kurtarıcı olarak girdiğinde sinirlenmişimdir.
Çünkü Aydın'ın Konya maçından sonra kurtardığı maç olmamıştır (az daha Karpaty maçını bir de) her gelen hoca bu adam hızlı, birebirde iyi bunu oynatırım ben diye düşünmüş ama Aydın hepsinin yüzünü kara çıkarmıştır. Bu sırada o hoca yerine yenisi gelince "ya bu çocuk iyiymiş neden bunu oynatmamış ki eski hoca" tavrıyla sonu gelmez bir zinciri başlatmıştır. Yeni gelen hocanın bu zincirden haberi yoktur ancak bilin bakalım kimin vardır? Benim. Bizim.
İşte malesef Hagi'de aynısını yapmaktadır. Takımın safralarına yeni bir şans vermek adına düzlüğe çıkma zamanımızı ötelemektedir ve malesef bu şekilde devam ederse onun yerine yine başka biri gelecek ve Galatasaray bu safraları taşımaya devam edecektir.
Bursaspor maçında sahaya Emre yerine Stancu ile çıkılsa -ki STSL için çok süratli bir oyuncu ve ilk maçında bile oldukça iyi bir performans gösterdi- bir şeylerin daha iyi gitme olasılığı vardı.
Tabii ki tek sorun bu değildi, aynı inatçılık Sarp, Ayhan, Balta için de geçerli. Eğer ki Cana bu maç oynayabilseydi yine defansta yer alacaktı. Barış veya Ayhan'ı kesip orta sahada oynayamayacaktı.
Bir yandan da düşene herkes vuruyor tabi. Zaten galibiyet için şansa ihtiyacımız olan bir maçta, ki 30dk fena da oynamamışız (bu sezonu göze alarak konuşuyorum) ve yediğimiz golde ofsaytı takiben elle oynama var ve ikisi de görülmüyor.
Bu gidişle Avrupa kupaları da yalan olacak ve yine yeniden yapılanma masallarını dinleyeceğiz. Sadece bunların olmaması adına bile yeni sezona Hagi ile başlanmasını ve kendisinin de olmayacak dualara amin deme inadından vazgeçmesini diliyorum.
Israr edecekse Emre yerine fizik olarak süper ligi kaldırma olasılığı daha çok olan Anıl'a, Cumhur'a ısrar etsin. Emre'nin bölgesi zaten kalabalık, orada Arda varsa Arda olmadı Pino olmadı Yekta oynar kendine fazla da sövdürmez ama Emre ezildikçe futbolu ileri gitmek yerine geri gidecek, halbuki Cumhur girse arada bir Ayhan'ın, Sarp'ın yerine en azından sabır deriz.
Maçla ilgil kadro tercihinden fazla da söylenecek çok şey sövülecek çok adam var da gerek yok, sıkıldım.

21 Ocak 2011 Cuma

Bağımsız Galatasaray Taraftarları


BASIN VE KAMUOYUNA DUYURUDUR
15 Ocak 2011 Cumartesi akşamı, uzun yıllardır beklediğimiz yeni stadımıza kavuşmanın heyecanını, gözbebeğimiz Ali Sami Yen Stadını terkedip, Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'ya taşınmanın buruk sevincini tattık.

Tarihimizin mihenk taşlarından biri olacak o gecede yaşananları takip eden bazı hadiseler, Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın açılış kutlamalarını gölgelemiştir.

Bu sebeple, müşterek olarak Galatasaray Kulübü taraftarlığından başka hiçbir kurum, grup, örgüt, kişi, veya siyasi hareket ile ilişkisi olmayan bağımsız vatandaşlar ve taraftarlar olarak kamuoyuna seslenmeyi görev sayıyoruz.

15 Ocak 2011 gecesi Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın stada girişi anons edildiğinde, taraftarımızın bir bölümü kendisini alkışlamış, diğer bir bölümü de ıslıklamıştır. Söz konusu tepki, medeniyet sınırları içerisinde kalmış, her hangi bir kötü söz içermemiştir. Tepkilerin boyutunun en üst noktaya çıktığı an, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar'ın, merhum başkanımız Özhan Canaydın'ı, geçmiş yönetimlerimizi ve Galatasaray camiasını kabul edilemez bir üslupla eleştirerek, tüm Galatasaray taraftarları, kulüp ve kongre üyelerini ağır şekilde tahrik ettiği konuşmasıdır.

16 Ocak 2011 günü Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Sayın Adnan Polat, protestocuları yönetim olarak "Galatasaraylı kabul etmediklerini" söyleyerek stadyumda bulunan Galatasaray taraftarlarına ağır şekilde hakaret etmiştir. Ayrıca protestocuları emniyet ile birlikte tespit ederek stada almayacaklarını söyleyerek onları tehdit etmiştir.

Yukarıda özetlenen hadiselerin ışığında Bağımsız Galatasaray Taraftarları olarak aşağıdaki tespit ve taleplerimizi kamuoyuyla paylaşırız:

* Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının mevcut ya da muhtemel iktidar organlarını övme, eleştirme ve protesto etme hakları, altında Türkiye'nin de imzası bulunan uluslararası sözleşmeler ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın teminatı altındadır.

* Önemle ifade etmek gerekir ki, siyasi liderler bireylerin gündelik yaşamlarına doğrudan etki eden kararların mimarlarıdırlar ve övgüye de eleştiriye de hazır olmalıdırlar.

* Galatasaray taraftarlarının bu protesto sebebiyle devlet kademesi, medya organları ve Galatasaray Yönetimi tarafından hakarete maruz bırakılmasına, tehdit edilmesine ve baskı altına alınmasına Galatasaray Spor Kulübü ve kamuoyu seyirci kalmamalıdır.

* Söz konusu gecede yapılan protestolar neticesinde ortada kamera kayıtlarıyla tespit edilecek bir suç unsuru ve buna bağlı suçlular yoktur. İstanbul Emniyeti'nin güvenlik kaynakları suçla bağlantılı olmayan eylemlerin tespiti için seferber edilemez.

* Galatasaray Başkanı Adnan Polat ve Yönetim Kurulu üyeleri Galatasaray taraftarlarına karşı yapılan tehdit ve hakaretlere karşı kayıtsız kaldıkları gibi, söz konusu eylemleri gerçekleştirenlerle söylem birliğine giderek bulundukları mevkiye ihanet etmişlerdir. Bahsi geçen şahıslar Galatasaray camiasından ve taraftarlarından özür dilemeli ve derhal istifa etmelidirler.

* Galatasaray Kulübü Kongre Üyeleri , Başkan Adnan Polat ve yönetimini kınamalı, haklarında gerekli disiplin cezalarını uygulayacak süreci hemen başlatarak sorumluluklarını yerine getirmelidirler.

* TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar, haddini aşan ve tahrik edici konuşması sebebiyle tüm Galatasaraylılardan özür dilemelidir.

* Protesto eden Galatasaray taraftarlarına medya aracılığıyla ve alenen ağza alınmayacak küfürler ve hakaretler savuranlar, onları "nankörlük", ve "teröristlik" ile itham edenler hakkında gerekli yasal işlemler Galatasaray Kulübü ve taraftarlarınca müşterek olarak başlatılmalıdır.

* Bağımsız Galatasaray Taraftarları olarak, Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın Galatasaray Kulübüne kazandırılması adına çalışan herkese sonsuz müteşekkiriz. Emeği geçen bütün kişiler ve kurumlar teşekkürü ve saygıyı hak etmektedir.

* Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nin yapımıyla ilgili, tarafımızdan teşekkürü öncelikle hak edenler, stadın her köşesine emeklerini harcayan işçilerdir. Stadın yapımına ilişkin katkısı olanlara teşekkür edilirken hayatlarını kaybeden işçilerin anılarına saygı sunulmamış olması üzüntü vericidir.

* Tüm Türkiye'yi defalarca gururlandırmış, ülkenin adını tüm dünyaya duyurmuş kulübümüz, bu tesisleri ve çok daha fazlasını sonuna kadar hak etmiştir. Camiamızın, bu tesisle ilgili hiçbir kuruma veya şahsa en ufak bir borcu yoktur. Unutulmamalıdır ki; Galatasaray Spor Kulübü, arazisi son derece değerli olan Mecidiyeköy'deki Ali Sami Yen Stadyumu üst kullanım hakkı ile birlikte Seyrantepe'deki yaklaşık 384 dekar arazinin 264 dekarlık üst kullanım hakkından feragat etmiştir. Bu arazilerin ihalelerinden devlet ciddi bir kazanç sağlamıştır ve sağlamaya da devam edecektir.Ayrıca bu kazancın yalnızca bir bölümü Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın yapımı için ayrılmıştır.

* Konumu ne olursa olsun, hiçbir kişi veya kurum Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena'nın Galatasaray'a kazandırılmasını kişisel bir lütuf olarak gösteremez.

* Bu tesislerin Galatasaray Spor Kulübü'ne söz verildiği gibi teslim edilmesinin, şartnamelerle belirlenmiş taahhütlerin eksiksiz olarak yerine getirilmesinin sonuna kadar takipçisi olacağız.



Bağımsız Galatasaray Taraftarları


Resim lucarelli-breitner den

15 Ocak 2011 Cumartesi

GS Tribününden Erdoğan'a :"Ananı da al git!"


Galatasaray SK önce Ali Sami Yen'in üst kullanım hakkını aldı devletten taa Faruk Süren zamanında, sonra o dönemden beri bir yeni bir stadyum hayali vardı her gelen yönetimde. Projeler çizildi, iptal oldu derken her gelen yönetimin önceliği stad olayı oldu.
Sonrasında Mustafa Sarıgül çıkıp Mecidiyeköy'ü bırakın Seyrantepe'ye geçin ben projeyi falan hazırladım diye konuşmalar yaptı TV de falan (muhakkak başkanla da görüşmüştür). Neyse GS şehrin göbeğinde çok değerli bir arsanın üst kullanım hakkından feragat ederek TT Arena'nın yapılmasına start verdi.
TOKİ olaya Eren Talu batınca dahil oldu ve üstlendi.

E bedavaya mı üstlendi kardeşim? Mecidiyeköydeki arazi kimin olacak? Yok Başbakan'ın emriyle yollar yapılmış, yok metro yapılmış. Tabi yapılacak.

Türkiye'de en çok taraftar sahibi, Türkiye'nin adını tüm dünyaya duyurmuş bir spor kulübünün sahası yapılan yere devlet tabii ki metro da götürecek, otobüs de, yol da.

TOKİ'nin yeni yaptığı dağ başı inşaatlara elektrik, su, belediye otobüsü vs. Başbakan'ın emriyle mi gidiyo?

Tamam emeği vardır, sizin elinize yüzünüze bulaştırdığınızı toparlamanıza yardımcı olmuştur (muhtemel seçim yatırımı) da herkes söz birliği etmişcesine yok başbakan olmasa çivi çakılmazmış, yok lütfedip inşallah açılışa gelecekmiş, yok en büyük pay onunmuş, yok çevre düzenlemesi talimatı vermiş, bık bık bık...

Rahmetli Özhan Canaydın'ın adı bir kez geçmedi yaw. O kadar yalarsanz tepki olur tabi. Teşekkür edersiniz olur biter. Olayı miting havasına sokar, başbakan da başbakan derseniz, gecikecek diye maçın saatini değiştirirseniz birileri de çıkıp ıslıklar.

Zaten Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın hitapları seçilmiş populasyonlara karşı olmasa hemen her yerde protesto olur. Ama oralarda cop olur, biber gazı olur, gözaltı olur. Bu sefer yemedi anlaşılan

Helal olsun o ıslıkları çalanlara, helal olsun protestoculara, bu sene o kadar giydirmiştim taraftara, hepsini geri alıyorum. İnşallah hükümet acısını çıkarmaya çalışır bu yapılanların da Barcelona misali oluruz yarın öbür gün. Seçimde de daha ağır veririrz cevabını.

Adnan Polat'da bunu yapanları Galatasaray'lı addetmiyormuş! Biz onu çok ediyoruz ya!

11 Ocak 2011 Salı

İyi Şeyler Yazmaya Elim Varmıyor

Kısa kısa aklıma takılanlar, canımı sıkanlar...Uzun yazı belki yarın belki hiç. Kısmet.

* Ulan içimize oturdu işte Sami Yen'in yıkılacak olması ama tüy dikmenin lüzumu var mıydı?

* Başarısız da olsa, veda konuşması yaparken Galatasaray başkanı ıslıklanır mı?

* Hadi o kadar sinirlisiniz, aylardır ıslıkladığınız, şerefsizin önde gideni servet dallaması gol atınca ıslıktan çok daha güzel bir fırsat vardı, spiker Çetiiiiiin dediğinde susmak. Nasıl bir kapak olurdu düşünsenize, aylarca ıslıklamaktan beter olurdu. Ancak hemen kudurdunuz sevinçten, 2 maç sonra yine ıslıklarsınız nasılsa.

* Hagi nasılsa alırız bu maçı, G.Zan, Aydın, Barış hepsini 11 e koysam da olur demiş. Bu mantık topçulara da yansımış, gezinip durdular. Ne zaman Culio girdi oyun değişti(yanlış değişmeye başladı, değişmesi için Aydın ve Barış'ın çıkması gerekti). Bu adam Türkiye'de iş yapacak gibi.

* Rezillik çıkabilecek maçta tribünlerle Servet ve Kazım öpüştürüldü, artık müsait bi zamanda Aykut'a da bi penaltı attırsınlar da o da kurtarsın paçayı.

* Levent Özçelik mümkünse bir daha GS maçı anlatmasın(Edit: Levent Özçelik TRT HD de maçı anlattı, TRT de başka bir ikili varmış. Düzeltme için Seyhan Efe'ye teşekkürler). Maç boyu saçma sapan yorumlar, GS mağlupken keyiften dört köşe olmalar vs. Komik ve çirkindi. Hele Ajax inşallah 5 atmaz geyiği ayıptır.

* Hagi en azından kötü gidişe seyirci kalmamak adına bir şeyler yaptı.

* Arda maçı kurtarmak adına çok zorladı. Topu başkasına vermemek de dahil.

* Pino'nun 100 orta yapsa yaratamayacağı tehlikeyi, Insua her iki bindirmeden birinde yaratıyor ( o yüzden o Liverpool kadrosundaydı ). Uyanın artık Pino GS topçusu falan değil.

* Neyse ucuz atlatılmış bir gece oldu.

* Servet şunu attı ya, başımıza gelecek var...Cık cık cık...

7 Ocak 2011 Cuma

Giyenlerde Ruh Olmadıktan Sonra...


Formayı sırtına geçirip sahaya çıkacak olanlar ruhsuz olduktan sonra, formaya 64 ruhu bassan ne olur, 2000 ruhu bassan ne olur. Keşke 3-5 tanesini ayırıp alayının kıçına tekmeyi bassanız...

5 Ocak 2011 Çarşamba

Hagi İstemiş-miş!!!


Bıkmadınız mı taraftarların taptığı isimlerin arkasına saklanıp eylemler yapmaya. Sezon başı Rijkaard'ın istediklerini almıştınız, Kazım'ı Hagi istedi diye aldınız.

Delikanlı gibi çıkın diyin ki Beleş tarak bulsak kullanacaz bi biçimde. Kazım da beleşti, ya tutarsa dedik. Hagi'yi niye kalkan yapıyosunuz kendinize. Yok Hagi istemiş miş de, teknik patron oymuş da. Ulan Hagi Misimovic gibi istikrar abidesi bi adamı kovdu, bu alemci itimi isteyecek. Kimi kandırıyosunuz siz!

Hagi'ye sorsan Pirlo'yu ister, Lampard'ı ister. O olmadı Ledesma ister, Yaya Toure ister, en kötü Selçuk İnan'ı ister. Kazım aklına bile gelmez. Siz gidip bu adam bedava, hem milli oynatırız bi şekilde diye kanına girmeseniz.

Tıpkı G.Zan'da, S.Özkan'da, M.Sarp'da, A.Turan'da yaptığınız gibi. Onları da Rijkaard istemişti değil mi? Bunlardan ne fayda gördük ki aynı uygulamaya devam ediyosunuz.

AKP hükümeti gibi çöktünüz lan kulübün üstüne. Gün be gün kötüye gidiyoruz. Takımın tabeladaki konumu değil, sizin Galatasarayımızı oyuncak etmeniz, kendiniz gibi omurgasız hale sokmanız koyuyor bize.

Daha da liseden gayrı başkan istemem bu kulübe. Geleneklerimize sahip çıkarlar hiç olmazsa.

Dileğim tez zamanda beleş mezar bulmanız.

Yazıklar Olsun!!!


Ulan sene sene başından beri dilimde tüy bitti yazıklar olsun demekten, tüyü koyacak yer bulamadım, sizse biten tüylerinizi pisliğinize dikmekle meşgulmüşsünüz meğer.
Ya şu fotoğraftaki kadar güzel bir sahne var mı? İki işçi, iki ezeli rakibin atkılarıyla, yan yana, gülümseyerek poz veriyorlar. Kardeşçe.
FB atkısı tutan işten atılmış bu olaydan sonra. Madem bu kadar despotsunuz işe almasaydınız Fenerbahçelileri. Fenerbahçeli Caner parçalıyı giydirmek normal, kendince işinde gücünde olan, evine ekmeğini zor götüren adamı da Fenerbahçeli diye işten atın.
Sizde hiç bir uzva sürülecek akıl yok onu anlamıştık da, gram ADAMLIK da yokmuş onu yeni anlıyoruz.