23 Aralık 2009 Çarşamba

Elano Blumer, Türkler bir Brezilyalıdan ne bekler?



Değişik bir milletiz biz. Her konuda değişik fikirlerimiz var, ve tabii ki futbol da bunlardan biri hatta birincisi. İsterzi ki yabancı bir transfer geldiğinde alsın topu aksın gitsin, çalım atsın, uzaktan gol atsın, tek başına maç alsın. Hadi 3 yabancı kısıtlaması olduğu dönemlerde biraz daha anlaşılabilir bir tutum ama bugün bu beklentiyi anlamakta güçlük çekiyorum.

Hatırlıyorum zamanında sol beke Ljung diye bir oyuncu transfer etmiştik, sonra da beğenmemiştik, adam düz bir şekilde görevini yapıyordu çünkü. Sonra beğenmeyip gönderdiğimiz adamı Amerika94 te harikalar yaratan İsveç milli takımı 11inde izlemiştik.

Geçen sezon Lincoln bi bok yapmıyor, defolsun gitsin diyenlere çok karşı çıkmıştım. Adam bir şey yapmadığı anda bile sağ kanattan bindiren oyuncunun önüne top atıyor. Aslında ne kadar basit değil mi topu yuvarlıyor. Ama o pası Sabri attığı zaman taca çıkıyo işte, Servet , M.Topla atınca depara kalkan adamın arkasında kalıyo hücum ölüyo, Ayhan atınca hızlı oluyo defans kapıyo, ama Lincol atınca doğru şiddette, doğru yönde ve doğru zamanda çıkıyor o pas ayaktan. Bu mudur bir şey yapmamak? Sen küstürdün bu adamı saçma sapan disiplin gösterisi yapıcam diye. Küstürdün ne geçti ki eline? Hem para kazanamadık hem şampiyonluk kaçtı bu sebepten hem de UEFA kupasında muhtemel bir tur. Kimse Galatasaray'dan büyük değil ya, Lincoln'ü küstürenler daha büyük sandılar kendilerini ve göremediler Galatasaray'ın menfaatlerini. Diyemedi B.Korkmaz sezon sonuna kadar dişimizi sıkalım sezon sonunda satarız diye. Ayağı kopana kadar Arda Turan'a yüklendi haftalar boyu.

Neyse gelelim Elano'ya, adam son 3 haftadır muhteşem oynuyor. Hem de takım arkadaşlarından destek görememesine rağmen. Bizim çok bilmiş medyamız da diyor ki "gol pozisyonundan başka ne yaptı sahada?" Çıldırmamak işten değil gerçekten. Adam 4 kişiyi çalımlayıp 35 metreden vurup gol atmadı ya, kale çizgisinden gol çıkarmadı ya, ne yaptı Elano? Sizin istediğinizi yapan Ronaldo'lar, Zidane'lar da bunu her maç yapmıyor zaten yaptıkları jeneriklere konduğundan öyle sanıyor olabilirsiniz ama adamların asıl meziyetleri bu yetenekleri ile beraber bir TAKIM oyuncusu da olabilmeleri.



Peki ne yaptı Elano? İsabetli pas kullandı, hem de sağdan aldığını yine sağa, servet'ten aldığını geriye vererek değil riskli ve bir çoğu verimli paslar attı. Attığı paslardan sonraki ilk pas tehlike yarattı, ve sonunda gole giden son pasın yaratıcısı da o oldu. Bir çok oyuncu o pozisyonda topu aradan değil direk Keita'ya atardı, ya da aradan attığı top dışarı çıkardı keita zor yetişirdi yan ağlarda kalırdı vs. ama Elano attı ve gol geldi diğer gelmeyenlerde de ya son vuruşlar da şanssızlık ya da asisti yapanın isabetsiz pası olduysa Elano'nun bir şey yapmadığı hükmüne nasıl vardınız ya!

Biraz daha destek verseniz keşke. Keşke kaçırmasak adamı sizin gibler yüzünden. Keşka başarabilseniz her Brezilyalı'yı Alex De Souza sanmamayı.

Keşke bıraksanız da futbol oynansa

20 Aralık 2009 Pazar

Neden? / Gençlerbirliği maçı üzerine



Sezon başında ağzımıza çalınan parmak parmak baldan sonra bir futbol sistemi oturtmaya doğru yol aldığımızı düşündüm ve dile getirdim sıkça. Ancak gelinen nokta ve son haftalardaki futbol sadece bizlerin bu sistem takımı hayaline inandığını gözler önüne sermekte. Rijkaard bile ya umudunu kesti takımdan ya da devre arasına bi girelim de hele ben size sorarım demeye başladı. inşallah ikincisi doğrudur.

son iki haftalık futbol beni gerçekten korkuttu. Belki çok kötü oynamadık dün ama sistem takımından falan çok uzaktık. Devamlı surette Servet ve Uğur'un uzun toplarını izledik. Özellikle Servet'in bu ısrarını anlamakta çok güçlük çekiyorum (ki IQ seviyem hiç fena sayılmaz). Mesela Orhan Şam'ın direkten dönen topu öncesinde Servet topla orta sahaya doğru hareketleniyor topu Elano'yla buluşturmak yerine direk Kewell'a atmaya çalışıyor. Verdiği pas şiddet olarak kötü olduğundan ve sekerek geldiğinden Kewell kontrol edemiyor, kaybedilen topla gelen akında uzaktan Sandro tehlikeli biçimde kalemizi yokluyor, kornere giden top ilahi bir şekilde direkten dönünce ileri uçtaki etkili oyuncularımız sayesinde maç dönüyor. ve bu tek örnek de değil maç içinde.

çok merak ettiğim şeyler var Galatasaray'ımızda

Servet neden topu kullanan adam olmak için kendini bu kadar parçalıyorsun? Kahraman olmak için bu ekstra işlere girerek tam dersine hedef haline geldiğini göremiyor musun? Geçen sen çok güzel görüyordun, defansa yardım alamıyoruz bu sistemde diye de, gör yine olmadığını mesela, yapamadığını bu işi ve savunmaya konsantre ol sadece.

Neden öğrendiklerini bu kadar kolay unutuyor futbolcularımız? Formsuz olmasına kızmıyorum hiç bir oyuncumuzun, onları formda tutmak biraz da teknik heyetin işi, hem de normal bir sezonda oynanacak sayıda maça çıktılar ve yorgun olmalarını anlayabiliyorum ama topa sahip olmaları gerektiğini, topun kıymetli olduğunu, hızlı paslaşmaları gerektiğini öğrendiler sene başında. Ve bunu yaptıklarında işlerin ne kadar kolaylaştığını da gördüler. Tamam formsuzsun diyelim pası doğru düzgün atamıyorsun ama pas atmaya çalışmıyorsun ki! formda olan arkadaşının oyunu kurması için pası ona atmaya da çalışmıyosun. Neden arkadaşım? Sonuç getirmedi belki ama ben Eskişehir maçındaki futbolu izlemek istiyorum. Oyun doğru oynansın bu sene değil önümüzdeki yıllar da kurtarılsın istiyorum.

Elano için ayrı bir yazı kaleme alıcam 1-2 gün içinde. Bu takımda top kullanacak en iyi seçimin Elano olduğunu NEDEN göremiyor arkadaşları?

Neden beceremediğiniz halde Ofsayt taktiğine başvuruyorsunuz ve neden Rijkaard buna engel ol(a)mıyor?

Neden sekiz haftadır rahat bir maç izleyemiyoruz?

Neden önünüzde Kewell gibi bir örneğin peşinden gidemeyecek(gitmeye çabalayacak) kadar vizyonsuz yerli oyuncularımız var?

Neden oyuna girip maçı çeviri diyebileceğimiz bir adam yok kulübede? Bu kadar mı rahatınız yerinde, bu kadar mı yedek kalmak dert değil size?

Neden Keita muhteşem hareketlerle sıfıra kadar iniyor da düzgün bir pas veremiyor? verse belki de Lyon'dan buralara yolu düşmezdi o da ayrı mesele.Yanlış anlaşılmasın, Keita oynamasın demek istemiyorum ama üst düzey bir futbolcunun o hareketlerinden sonra saçma sapan bir pas atmasıyla hiç o hareketleri yapamaması arasında 8 milyon Euroluk bir fark göremiyorum. buna bir el atılamaz mı diye ben çok merak ediyorum mesela.

Neden bir çok medya mensubu spor yazarının yazacaklarını bir gün önceden bilebiliyoruz? Maçı kuzenimle izledik ve kendisine bugün gazetelerde ve tvdeki yorumlarda Elano gol pozisyonundaki pası atmaktan başka ne yaptı sahada diyecekler dedim. Ve öyle de oldu. Ne yapmadı ki adam? M.Sarp Arda'nın yaptığı ortayı gole çevirseydi Arda'ya asist yazacaktınız ve 25-30mt den Arda'ya o pası atan Elano'yu görmeyecektiniz tabi siz. Maç boyu sağ ve sol kanatta "İYİ" pas alan her oyuncu muhtemeldir ki kendisinden aldı topu. Gelip de çizgiden top mu çıkarması lazım gözünüze girmek için?

Neden GS Store'larda Rijkaard ve yardımcılarının giydiği mor atkı satılmıyor?

Tamam son iki madde pek uymadı formata ama format benim, merak benim.

Merak ne güzel şey, güzel şey merak :)

iyi haftalar herkese

18 Aralık 2009 Cuma

Nasıl Yani? #3



Tello ile Tolga Özkalfa arasında BJK'nin ilk golünden önce geçen diyalog

RT: Şşşşşşş, hocaaa çekilsene önümden oyunu başlatacam
TÖ: Ne! Haaa... Bak düdüğüm var benim, onu bekliyce..
RT: Koyarım hoca düdüğüne, du bi
TÖ: iç ses: Hass, başladı lan oyun, durdursam mı, oyunu başladı lan ufff! iyisimi bi düdüğü ağzıma götürüp başlatmış gibi yapıyim

GOOOO...LLL!

Bursasporlu oyuncular: Hocam düdük dedin çalmadın, başladı gol verdin, nasıl iş?
TÖ: Gidin olum işinize, topunuzu oynayın. Adam olsaydınız da kaçırmasaydınız Nobre'yi arkaya

Bu ne ya! Ya penaltıya falan bişey demem, bence değil de orada yardımcıya bakar hakem, kararsız kalır verir anlarım ama arkadaş bu ne! Utanmadın mı oyunun hızlı başlamasına engel olmaya? E ona utanmadın bari golü vermeye utan ya!

Aldın götürdün futbol hevesimi, içine ettin maç keyfimin, bir de Türk hakemlerine dair umutlarımın. Takımlar canavar gibi top oynasın, ter akıtsın didişsin, biz yine bunları konuşalım. Karışmasan süper futbol oynanıyodu sahada.

13 Aralık 2009 Pazar

Buna İhtiyacı(mız) Vardı / Antalyaspor 2-3 Galatasaray



Bilmeyenler vardır, malum Antalya büyüdüğüm yer, anne tarafımdan dolayı kendimi Rize'li olarak ifade etsem de, babadan dolayı da Antalyalılık var kanımızda. 2 hafta önce Gençlerbirliği'ne karşı da canlı izleme şansım olmuştu Antalyaspor'u. İlginç takım Antalyaspor ama lig boyu başarılı olması için şans meleklerinin hep yanında olması gerekiyor. Kuvvetli sayılabilecek bir hücum hattı var. Necati eski formundan uzak da olsa top tutp güzel dağıtıyor, doğru yerlere pas veriyor. Zitouni de oldukça iyi bir oyuncu. Djiheoua (umarım doğru yazmışımdır) ise aslında çok düz, yetenek olarak kazma diyebileceğimiz, karşı karşıya bile gol atmsı benim için sürpriz olacak bir adam dahi olsa, fiziğiyle topu ileride tutarak takım arkadaşlarının hücumda çoğalmasını sağlama kontenjanından sahada. Bir nevi Mehmet Yıldız'ın eskiden Sivasspor'da yaptığını yapıyor (tabii ki M.Yıldız'la kıyaslamak için söylemiyorum). Ancak Antalyaspor savunması da o denli kötü ve de kondisyon olarak oyundan o kadar erken düşüyorlar ki (bknz. FB maçı 90+ daki FB golü) işte şansa orada ihtiyaçları var, şimdi bir Anadolu takımıyla oynadıklarında rakip forvet oyuncularının yetenekleri kısıtlı olduğundan verdikleri pozisyon ya golle sonuçlanmıyor ya da final pasları kötü olduğundan yeterince tehlikeli olamıyorlar.
mesela Gençler maçında çok tehlikeli akınları sonuçlandıramadı Gençlerbirliği ve Antalya bir duran topla üstünlüğü ele aldı, gerçi maç içinde de kötü oynadılar diyemeyiz ama defans hattı sıkıntılı. Dünkü maçta da Elano'nun golünde olsun , Kewell'ın golünde olsun defansın müdahale sıkıntısını gördük. Keita tek vuruşta gol yapılamayacak bir şekilde ortaladı, Kewell önce düzeltti sonra vurdu ve bu arada hiç bir Antalyaspor'lu müdahale edemedi. Ve topa vuran Kahe, M.Pektemek vs.değil de Kewell olduğundan top ağlarla buluştu.

Gelelim asıl takımımıza, geçen haftaki can sıkıcı maçtan sonra takımda biraz tutukluk bekliyordum açıkçası ama Antalya savunma zaaflarını daha iyi değerlendiririz diye düşünmüştüm. O kadar üretken olamadık malesef ama bu üretkenlikleri de genelde final paslarında kaybettik. Ancak çok umut verici gelişmeler de vardı ki, bunlardan en önemlisi Elano Blumer. Her hafta üstüne eklemeye başladı, topu her iki kanada da öyle iyi ve hızlı taşıyor ki Arda ve Keita'yı asist krallığına taşır böyle giderse. Onun bu kadar istekli ve etkili olması umarım Arda'ya psikolojik yük bindirmez de liderlik yükünün azalmasıyla daha iyi bir şekilde sahalara döner. Ve attığı gol. O kadar ihtiyacı(mız) vardı ki bu gole. O gol olmayınca iyi oynadı denmiyor, eleştiriler artıyor. Öyle bu ülkede. o bölgede oynayan adam Alex gibi skorer olacak (gerçi o da koşmuyor diye eleştiriliyor), yabancı dediğin Keita gibi fuleli olacak. Sevilmez bizim memlekette işini düzgün yapan topçu. Ama mesela Keita yuvarlayamaz Elano gibi Kewell'ın önüne, ya hızlı atar aut olur, ya yavaş atar defans yakalar. Bunun Elano'yu özel yaptığını da anlamazlar. Basit bir pastır sonuçta. Neyse gol attıya bugün basında Keita'dan sonra sahanın en iyisiydi diyorlar. Bana kalırsa Keita'dan da iyiydi.
Genel olarak takımda fena değildi aslında (golleri saymıyorum tabii ki), tamam ilk maçlardaki gibi kabus olmadı rakibine ama her hafta oynanmaz o top. Bir de unutulmamalı ki biz sezonu erken açtığımızdan o zamanlar rakipler daha form tutmamıştı ve eziyorduk. Artık bizim formumuz geri gitmeye başladı onlar formdayken ve biraz futbol şansımız kötü gittiğinde maç kazanamaz olduk. Dün de Antalyaspor yakınabilir bu şanssızlıktan doğal olarak.
Bazı ayrıntılara dikkat çekmek istiyorum.
Bence Caner IQ su düşük bir futbolcu, başka türlü Rijkaard gibi pas trafiği isteyen bir hocadan bilmem kaç maçta bir şans bulan birisi olarak sol kanattan sağ kanada kadar top sürmesini, ısrarla pas vermemesi bir yana kaptırdığında defansımızın sol tarafının ova gibi olacağını idrak edememesini, bu kafayla da Rijkaard'ın sisteminin bir parçası olamayacağını görmemesinin açıklamasını bulamıyorum malesef.
Arda; ya takımın kaptanısın, Elano diye bi adam gelmiş, sessiz sakin iyi topçu ama bir türlü olmuyor, olamıyor. Git Servet'e de mesela abi sen kullanma Elano'ya ya da bana ver topu, yakınına gelicez diye. Geçen hafta kafası az farkla dışarı çıkmış adamın maç dönmüş. Bu hafta durumu 2-2 yapmış, koş bi gaz ver, bi silkele, herkesten çok sen sevin bu adamın takımına yaptığı katkıya. Kewell senden çok seviniyor, hatta yalnız seviniyorlar. Yapmayın bunu, gün gelip de sizler ıslıklanmayın, "taraftar vefasız" sözleri dökülmesin bir gün dilinizden.
Ve gelelim yerlere göklere sığdırılamayan Keita'ya , ilk yarı durum 1-0 ken Elano'nun muhteşem pasıyla sağ kanattan getirdiği topta Kewell 2 oyuncuyu peşine takıp ön direğe koşu yaptığında Arda'yı göremiyor mesela,yok o kadarını yapamıyor. Levadia maçından beri söylüyorum. Adamın yetenekleri olağan üstü ama fundamentali eksik, Hasan Şaş'ın yeni sürümü bir nevi. Hadi bu halini tolere eder bu takım ama 3.golden sonra Kewell'a doğru gitmemesine, seyirciye şov yapmasına ne diyeceğiz peki? Sırtındaki adını gösteriyor. Adam takım oyuncusu da değil sistem oyuncusu da, sadece iyi oyuncu. Bizim Ronaldinho'muz diyelim bir nevi. Hayır benim sinirlenmemden öte yarın Rijkaard atacak yine kementi sisteme zarar veriyor diye ondan korkuyorum. Birazcık olsun takım oyuncusu kıvamında oynasa o zaman çok büyük katkısı olacak takıma, umudum pek olmasa da dört gözle bekliyorum o günleri.

Keita'yla veya Keita'sız güzel günler gelecek, bunun için tek gereken şey SABIR. Borges yazmıştı 15 hafta sonra 13. sırada olan Barcelona'nın Rijkaard'a nasıl sbrettiğini ve o yıl 2.likle tamamlandıktan sonra Barcelona'da furbol devriminin gerçekleştiğini. Biz Barcelona'dan daha da sabırlı olmalıyız, onlardaki futbolcu kalitesinden de, altyapı kalitesinden de uzağız çünkü. Ve tıkamalıyız sahte futbol ulemalarının sözlerine kulaklarımızı, ölesiye savunmalıyız Rijkaard'ı. İşler kötü giderken acaba? demeyi aklına bile getirememeli yönetim.

Sonuç olarak çok ihtiyacımız vardı bu galibiyete, her şey güzel olacak. Yeter ki sabır gösterilsin bu devrime.

6 Aralık 2009 Pazar

Futbolculuğumdan Utanıyorum!




"Ben premier ligi izleyince futbolculuğumdan utanıyorum, hırs var mücadele var, sürat var. Hakamler de ordaki meslektaşlarına bakıp utansınlar"

M.Sarp'ın yayıncı kuruluşa verdiği mantıklı açıklamanın ardından kendini tutamayıp dışarıdaki mikrofonlara yaptığı hakem eleştirisi.
Doğru mu? Doğru. Eksiği var fazlası yok.

Bir de ceza sahasına gelen ortayı yayın üzerine doğru değil de biraz daha taca doğru vursaydın, o incir çuvalı hala sağlam olacaktı.

Çıldırıyoruz !!! 2 - Sahada Hırsız Var!!!




Soruyorum abi tesadüfmü? Aziz Yıldırım'ın dünkü açıklamalarının ardından bugünkü Hüseyin Kapkaç'ın yaptıkları tesadüf mü? Olabilir mi? Şimdi bu seyirciye küfürden dolayı ceza gelse Hak mı?

Ya bi insan kötü hakem olabilir ama bu art niyet. Mesela nedir art niyet? Dakika 92 Kewell köşe gönderinin önünde top saklayıp oyunu soğutuyor bu artist te iyi hakemim edasıyla diplerine kadar gidip pozisyonu izliyor, açık seçik topa arkadan belediyeli oyuncu dokunuyor, ama Kewell'ın amacı oyunu soğutmak ya cezalandırıyo aklınca şerefsiz. kale vuruşu veriyor. Bu ne ya! GS hücumu direk vuruş oyun duruyor, takım oynamak gol atmak istiyor, baraj kurulmıycak, sarı kart gösterilmiycek, oyun hızla başlıyor hem de direk vuruş verilen yerin gerisinden, bu adam durduruyor oyunu ya! Futbol katili, bu faulü yanlış vermek değil bu futbolu katletmek. Bunu UEFA'dan izleseler bu hakeme nasıl düdük veriyosunuz deme ihtimalleri var. Yani faulleri yanlış yorumlamasını geçiyorum(geçemiyorum aslında lafın gelişi söylüyorum) ama mantalitesi de yanlış. Abartmıyım birinin uşağı değilsin ama Hakem hiç değilsin. Salaksın bi kere saplantılısın da, büyük takımın seyircisi önünde ezilmeyeceksin aklınca. Nerdeydin geçen sene Kadıköy'de acaba?

Hayır bu kadar rezil ilk yarının ardından toparlanıyoruz, süper olmasa da kazanacak futbolu oynuyoruz, Manisa maçı değil yani durum, şans biraz yanımızda olsa Elano hem gol atacak hem takımın havası yerine gelecek, olmuyor bir türlü, zorladığımız golü biraz şansla buluyoruz ama sonuçta hakediyoruz yani. Sonuç, Hüseyin Kaçak kaldıramıyor bu durumu, bir dünya sarı kart ve sıfırlanan moralle Antalya deplasmanına gidecek takım. Sonra diyeceğiz ki hadi İ.B.B maçında hakem dediniz Antalya'da ne oldu? Ulan takım tam kendine gelecek, tam oynadığının karşılığını alacak katliam başlıyo. Şimdi kim diyebilir İ.B.B 1 puanı haketti diye?

Tamam takım da hatalar yapıyo, hatta Rijkaard da, belki Arda yerine Kewell oyundan alınabilirdi, hem Arda'nın savunmaya olan katkısının fazla olması, hem de ileride topu daha çok tutacak bir ayak olması itibariyle. Daha önce de yazdım Nonda yokken sahada topu ileride tutamıyoruz ve rakip tehlikeli biçimde üzerimize geliyor, bu da böyle bir karambol golünü görmemizi kolaylaştırıyor işte. Baros dönene kadar topu ileride tutmamızın formülü Nonda'dır.

Ayrıca GS oyuncularının sinirleri yıpransa da defanstan dan-dun top çıkarma hakkı yok. Topu ayağımızda tutmamız gereken zamanlar, son dakikalar, defalarca başımıza gelmiş 1 golle maçı almakta zorlanmışız (ligde hiç alamamışsız) Sarp yanında 2 tane müsait takım arkadaşı varken topu taca vuruyor. Ya futbolcunun kabiliyeti sınırlıdır, pası düzgün veremez, ayağı sürter, ıskalar vs. bir şey demem ama pas vermesi gereken yerde topu dikmesin sağa sola, taca atma kolaylığına kaçmasın. Misal Leo Franco tek şansı aşırtma gol atmak olan Pana'lı futbolcunun üstüne koşarken elleri aşağıda koşmasın. Mesela geri pası oyuncular kaleye doğru atmasın (Bknz. Halilagiç Gs-BJK maçı).

Aydın da görsün 2 sn oyunu geciktirmekle bişey olmuyo. Bişey yapacaksan topun önünde falan dur, yavaş yavaş gerile, saçmalama.

Bir de dileğim var: GS, biraz da şanslı olsun ya! Rakiplerimiz oynamadan en az 4-5 maç kazandılar, biz ne zaman kötü oynasak puan kaybettik. (Mesela FB ve BJK hakettiği hangi maçı kaybetmiştir? Ama ben Eskişehir maçı ve bu maçı koyarım rahatlıkla. Tamam 2.yi atamadık sakin olamadık da rakibin attığı gollere bi bakalım ya!)Arda'nın o güzel şutu gol olsun mesela, Elano'nun kafası gol olsun mesela, hakem Arda'nın presle kazandığı ve 2. golü atacağımız pozisyonda faul çalmasın mesela. Maddeler artırılabilir.

Maç sonunda İ.Akın'ın olmamaısna şükredelim birazda. İlk yarı skor farklı olabilirdi vs. diye şeyler gevelemeyi düşünüyodum. İyi ki yoktu o ayrı ama şu anki ruh halimle bunları yazacak kadar objektif olamıyorum. Ek olarak kim ne kadar inanır bilemem ama maç 1-0 bitse de bu satırlarda ciddi biçimde H.Kapkaç eleştirileri okuyacaktınız.

Devre arası bir uyanış olmuştu aslında maça ruhsuz başlayanlar en azından bir mücadele göstermeye başladılar. Belki de hakemin saçmalaması takımın hırslanmasına sebep oldu, ama bu kadar saçmalanamaz. O düdüğü zamanında taşıyan, ucundan da olsa hakemin beynini, zihnini,kişiliğini bilen biri olarak söylüyorum

Hüseyin Göçek bu akşam hırsızlık yapmıştır. Allahından bulsun.

Benim canımı sıkan da kaybedilen 2 puan değildir. 2 şeydir. Birincisi bunun takımın dirilmesine engel olmasıdır, bu ölü toprağının devre arasına kadar sürmesini tetikleyecek olmasıdır. Rijkaard ve Elano eleştirilerinin artacak olmasıdır ve sonunda Rijkaard'ın yeter ulan, benden bu kadar demesine kadar olayın gitme ihtimalidir.
İkincisi de hakemin normal bir şekilde, gözü görmediğinden, hatalar yaptığı için değil de kendini tatmin etmek adına düdükler çalmasıdır.

Çıldırıyoruz! GS-İ.B.B Devre Arası



2 sene önceki şampiyonluğun sloganıydı Çıldırın Çıldırın! Ancak futbolcularımız el birliği ile bizleri çıldırtmaya çalışıyorlar. Sene başındaki çalışkanlık gitmiş. Tabi Rijkaard az çok kadroyu belirledi ya, çoğunuzun yeri garanti ya, yatın artık. Ne hakkınız var bunu yapmaya anlamıyorum. İstemiyorsanız şampiyonluğu gidin Avrupa'ya. Oynayacak kesin bir kulüp bulursunuz, hiçbiriniz Çağdaş Atan dan Sinan Kaloğlu'ndan aşağı değilsiniz sonuçta. Lafa gelince GS forması rüyalarımı süslüyor, hayallerimin kulübü vs. sahaya çıkınca yerinizde durun.

İlk yarı sanki İ.B.B çok iyi pres yapmış GS'a alan bırakmamış gibi gözüktü ama olay öyle değil, çünkü Elano(mecburen pas attılar bu defa) ve Uğur hariç kimse pas almak için boşa kaçmadı, topu Servet'le Topal ayaklarında gezdirirken dönüp götünü gidiyor herkes rakip kaleye doğru. Herkes bekliyor ki Arda alsın topu 3 kişiyi geçsin Nonda'nın başına kuş kondursun, Elano öyle bi pas atsın ki kim dokunsa gol olsun, Kewell 35mt.den vursun biz de galibiyet primine koşalım. Bu ne ruhsuzluktur! Kimsenin hakkı yok bu formayı bu kadar ucuz görmeye. Liderlik gelmiş yine ayağınıza kadar sıkın biraz kendinizi. "Nasılsa alırız" diyerek olmuyo, gördük Manisa maçında ne olduğunu. Azıcık silkinin.

Nonda'da ayrı alem, Baros sağlamken bunları çerez gibi at, Baros sakatken laubali laubali top oyna. Bu kadar soğukkanlı bir adam kaleye bile bakmadan kalecinin üstüne bu topu ancak ciddiyetsizlikten vurur.

Umarım devre arası soyunma odasında biri bişeyler yapar da bi gaz gelir. ben istemiyorum böyle ruhsuz takım, puan kaybedecekseniz de Es-Es maçındaki gibi kaybedin.

4 Aralık 2009 Cuma

Kontrolsüz Güç / Galatasaray 1- 0 Panathinaikos

Ben anlamıyorum, bu nasıl bir kondisyon, nasıl bir futbol anlayışıdır ki, 60 dk. değil 40 dk. değil, 80 dk değil gol atana kadar sürüyor. Sanki bugüne kadar öne geçtiğimiz hiçbir maçta puan kaybetmedik de gol attığımız anda ne oyun disiplini kalıyor ne koşma, Galatasaray hücumcuları yatsın kalksın M.Topal'a biraz da Allah'a şükretsin.

Ya taraftara ne demeli, Manisa maçı yetmemiş olacak ki, en kritik dakikalarda rakip seni baskı altına almışken ıslık çalacağına, takımını coşturacağına Nevizade söylesin. Onu da geçelim ya maç sonundaki ırkçı tezahüratlar ne ya! SOnra ağlarsınız yok İstiklal marşımızı ıslıkladılar yok bilmem ne diye. Yok Yunandan farkınız. Yok takıma faydanız. Yazıklar olsun.

Maç yazısı sinirim geçince...

3 Aralık 2009 Perşembe

Aceto'dan Sazan Avı



Blogların şahı Acetoblog'un yazarı BT, nam-ı diğer Bülent Abi, işini yapmaya üşenip de bloglardan yazı araklayan medya mensuplarına güzel bir "kapak" yapmaya karar vermiş (çok da iyi etmiş) ve 30 Kasım'da şu yazıyı yayınlamış. 3 tane uydurma haber vermiş, ertesi gün sözüm ona muhabirler sazan misali atlamış tabii. Hürriyet ve Habertürk gazeteleri bu haberleri yayınlamış. Sonra Bülent Abi şu postla olayın sorumlularına "şaka lan şaka!" diyince haber yapanların, editörlerin, patronların yüzündeki ifadeyi görmek isterdim doğrusu.
Bunu yapanların yüzlerinin kızarmayacağını biliyoruz ama bu düştükleri duruma gülmek için engel değil tabiki.

Wikipedia'yı taradım Sazan'ın özellikleri ile ilgili, ben de medyadaki sazanların bilgilerini yazayım bari (aslında ne haddimeyse medyayla ilişkim de yok ama, eğleniyorum çok ne yapayım)

Medya Sazanı
- Ağırlıkları 50-100kg, boyları 155-195cm arasında olabilir
- Tüylü, tüysüz, Sarışın, Esmer, Kumral olabilirler
- Allı Pullu bir Sazan çeşididir
- Dünyanın bir çok yerinde çiftlik şartlarında üretilebilseler de anavatanları Türkiye'dir
- Genellikle büyük metropollerde, yüksek katlı binalarda, klimalı ortamlarda, masa başında bulunurlar
- Hareketi sevmezler
- Dipleri karıştırıp, suyu bulandırırlar

artık gerisini de siz ekleyin ... :)