5 Aralık 2010 Pazar

Hakemlerimiz #1


Türk futbolunda kanayan bir yaradır hakemlik müessesesi. Oyuncular, teknik direktörler, yöneticiler, yorumcular ve eski hakemler tarafından devamlı eleştirilirler. Peki bu eleştirilerin haksız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle hayır.
Tek bir postta okunamayacak ve yazılamayacak kadar uzun bir konu olduğundan, elimden geldiğince sorun olarak gördüğüm şeylerden bahsedeceğim bir yazı dizisi olacak hakemlerimiz. İlgileniyorsanız şöyle buyurun.

Hakemliğimizin en önemli sorunu zeka düzeyi çok yüksek olmayan insanlar tarafından yönetilmesi ve yine zeki olmayan insanlar tarafından icra edilmesidir. Yazdıklarım camianın %100'ünü kapsamamakla beraber minimum %85-90'ı için net geçerlidir.
Nereden mi biliyorum? Kısa bir süre içlerinde bulundum da ondan. Ailemde bir eski hakem olmadığından bu işi denemeye öğrenciliğimin son yılında karar verip Ankara'da kursu tamamladıktan sonra amatör sahalarda boy göstermeye başladık.
Markus Merk'le meslektaşız ya hayaller kuruyoruz. Yabancı dilde de bülbüller gibiyiz evelallah. Boyum ufak tefek, deparlarım çok hızlı değilse de yeterli ancak kondisyon gerektiren uzun mesafe koşularında iyiyim şükür, gelecekte uluslararası arenada düdük çalacaz kısmetse. Nah çalarsın :)
Neyse tabii anatomi, fizyoloji, histoloji vs. sınavlarını geçmiş adamız ya teorik sınavlar zorlamıyo, kendi eğitim grubumuzda zirvedeyiz. Serde topçuluk olmadığından saha içinde eksiklerim vardı ama hızlı kavrıyordum. Neyse bi Allah'ın kulu "Aaa. İlker senmisin sınavdan da iyi not almışın, aferin" demedi. Kimsenin umurunda olmayan maçlara gittim, benden daha az koşan ve sınavlarda daha düşük alan adamlara yardımcı çıktım. Burada bahsettiğim 3-5 puanlık farklar değil, Doğru-Yanlış tan oluşan 50 sorudan 20 sini yapamayan adamlar.
Sonra bir seminer günü hocalardan biri dedi ki hakemlikte buna benzer şeyleri kaldıramayanlar yapmasın bu işi, işinize gelirse. Benim de pek işime gelmedi açıkçası Antalya'da bir süre devam ettim, üzerime düştüler sağolsunlar, tekrar Ankara'ya dönünce de bıraktım.
Sözün özü hakemlikte bu adam iyi, kariyerli, zeki vs. diyip de üzerinde duralım demezler. Anca bu falancanın oğlu aman dikkat derler gidip ona özel brifing verirler, kötü maç çıkarsa bile bir maç daha verip takma kafana, şunları yap, şunlar yapma derler. Sen onun 40 maçta öğreneceğini 15 maçta öğrenirsin ama sene sonunda o 60 maça çıkmış sen 15 maçta kalırsın ve o senden bir şekilde daha iyi hakem yapılır.
Tabii saha içinde doğru karar vermek başka bir şeydir, kritik düşünme, oyuncularla iletişim, adalet duygusu, ego vs. çok başkadır. İşte bu yüzden bir pozisyonun faul olup olmadığına benden çok daha doğru karar verebilecek hakemler baskı altındayken, ya da takdir haklarını kullanırken bocalarlar.
Tıpkı, sarı kart isteme işaretinin otoritelerine zarar verdiğini düşünerek, o andaki şartları, pozisyonu ve hareketi düşünmeden kartlarına sarılırlar. Bir kez uyarılırlarsa bu sefer ikinci bir uyarıya kadar hiç kart çıkarmazlar. Ya da her elle oynamaya kart çıkarmaları gerektiğini düşünürler(di M.Merk sağolsun hem hakem camiasını hem kamuoyunu aydınlattı bu konuda).
Şunu da baştan söylemek gerekir ki bir hakemin önce verdiği bir karardan etkilenmemesi çok zordur, TV başında atıp tutmak kolaydır, unutucaksın diye ama, eğer yaptığınız hatanın farkına vardıysanız unutmak mümkün değildir. Ya etkilenir o tarafı bir süre kızdırmamaya gayret edersiniz, ya da etkilenmediğinizi göstermek uğruna biraz daha yüklenirsiniz aynı tarafa. Bilinçli olmaz ama kolay değildir etkilenmemek.
Özellikle Türkiye'deki gibi yanlış takımın ayağına basınca birkaç hafta maç alamıyacağınızı biliyorsanız, hatalarınızın TV de çarşaf çarşaf boy göstereceğini biliyorsanız etkilenirsiniz.
Yani demek istediğim hakemlerin pozisyonları (bir yere kadar) atlamaları normaldir ancak bizde ciddi miktarda konsantrasyon ve/veya IQ eksikliğinden kaynaklı problemler yaşanıyor. Hakem hiç bir hakkı yokken oyuncuyu oyundan çıkacağı noktayı değiştirmesine zorluyor ve istediği yapılmayınca kart gösterebiliyor. İşte bu kapasitesizliktir.
Ya da kartlık bir hareketle yere düşen yabancı oyuncu "hocam bu hareket sarı kart değil mi" diyemediğinden sadece elini 2 kez kart şeklinde salladı diye sarıyı yiyip atılabiliyor. Durum değerlendirmesi yapmak zeka ister ancak yapamıyorlar çünkü o zekadaki bire adamın babası MHK başkanı olmadıkça orada barınması zor.
Neden mi?
Çünkü oradaki insanlarla sosyalleşmesi gerekir ama yapamaz, yapılan aptallıkları farketmemesi gerekir yapamaz, kendisinden daha kötü olduğunu anladığı adamlarla çalışıp ses çıkarmaması gerekir (ancak bir süre yapabilir), ve maddi olarak hakemliğe hiç muhtaç olmaması gerekir. Bir de kendi işini popüler ve başarılı bir şekilde yapıyorsa bu mücadelenin içine girmeye vakti olamaz. Olması için biraz da karşı taraftan talep gelmesi gerekir.
Yani belli kalitenin üstündeki insanlar yavaş yavaş uzaklaşır hakemlikten. Çoğunlukla hakemlikteki gelirden beklentisi olanlar, oradan sıçrayarak politikaya, federasyona oynamak isteyenler kalır, orada kendisini paralamadan rahatça durabilenler kalır.
Sonuçta da elde kalanların icraatlarını her hafta sonu görmektesiniz.

Devam Edecek...

Hiç yorum yok: