22 Ağustos 2010 Pazar

Dibe bi Vursak da Seksek Artık : Galatsaray 0 - 2 Bursaspor



Bu akşam maçı yerinde izleyerek kahroldum. Sarp-Ayhan-Barış ortasahasının ne kadar yetersiz olduğu TV'den bu kadar belli olmuyormuş bunu anladım. Galatasaray savunması sanıldığı kadar kötü değil. Hücum hattı bir derece daha iyi, orta saha ise bitik durumda. Sorun koşmamaları, mücade etmeleri değil, sadece ama sadece koşmaları, ancak malesef onda da saçma sapan yerlere koşmaları.

Söylenecek o kadar çok şey var ki. Maç öncesi atmosfer oldukça iyiydi, takım da oyuna gayet iyi başladı, sağlı sollu gelerek Bursaspor üzerinde baskı kurmaya başladılar ancak Volkan'ın cılız ortasında ceza sahası içinde Ergiç'in 3mt. yakınında kimsenin olmaması ne Ali Turan'ın, ne Neill'ın ne Servet'in hatasıdır. Barış'ın mal gibi sağdan gelen ortanın nereye gideceğini izlemesidir, Arda'nın eli belinde ortayı izleyerek ceza sahasına yalandan koşmasıdır. O orta oraya direk düşse Barış koşacak ama orta kaleye doğru gidince bırakıyo malesef.

Öncelikle şunu söyleyelim Galatasaray 4-3-3 oynamadı bu akşam, diziliş daha çok 4-1-4-1 bazen de 4-2-3-1 şeklinde oldu. Galatasaray orta sahası o kadar kaçak oynadılar ki, defans devamlı enine oynamak durumunda kaldı. Hücuma da her defasında mehter takımı gibi çıktık. Top Servetteyken Ayhan gidip rakibin arkasına saklanıyor, Barış gidip öbür tarafta saklanıyor, o top bakıyorlar bir şekilde Kewell ve Arda'ya ulaşmaz ise o zaman Ayhan Servet'in yanına kadar gelip topu alıyor ve Neill'a bırakıyor. Topu rakip sahaya dikine mesafe kat edecek şekilde oynayamıyoruz. Hadi Ayhan yaşlı olduğundan enerjisini ekonomik kullanıp rakibin arkasına saklanıyor diyelim, Barış ne yapıyor o belli değil. Böyle bir orta sahanız varken savunmanızın geriden topu düzgün kullanma şansı yok.

Bütün maç boyu bu konuda söylenirken maçı beraber izlediğimiz eşim ve kardeşim niye Rijkaard öğretmiyor diye sordular. Daha bu yaştan sonra Rijkaard alacak bunları sıfırdan futbol anlatacak, işi bu mu adamın ya, 20 yaşında adam olsa anlatır, kaldı ki şu postta bahsettiğimiz ve Barış'ın ağzından dinlediğimiz üzere Rijkaard anlatıyor ama dinleyen yok. Mal gibi bi o tarafa bi bu tarafa koş, tribünleri kandır, top senin takımındayken toptan kaç, sorumluluk alma, ileri kat etme, sonra da ben niye ilk 11 oyuncusu olamıyorum diye ağla.

Deniyor ya Galatasaray ruhu diye, o ruh bu takımın altyapısından çıkan, her fırsatta Galatasaraylılığı kimseye bırakmayan kaptanında yok malesef. Ne varsa Neill, Kewell ve Baros'ta var. Hakeme rakibe isyan, ısırma, zorlama onlarda. Koşma mücadele etme onlarda, bunları yaparken hemen hemen ayaklarına aldıkları her topu akıllıca kullanmak/kullanmaya çalışmak onlarda, oynamayı sevmediği sağ kanada koyulunca eli belinde gezmek, hiç ileri kat etmemek, arkadaşlarını rahatlatmak adına pas almak için boşa çıkmamak bizimkilerde. Haa bir de yabancılar çok para alıyor diye ağlamak da bizimkilerde!!!

Aslında Rijkaard lige alıştığını ve rakiblere göre çalıştığını belli ediyor. Rakibin etkinliğini azaltacak şekilde sahadaydı takım. Ali Turan'ın yavaşlığını,ve rakip bekin o kanata destek vermesini dolayısıyla o kanadın koridor olmasını önüne Arda Turan'ı yerleştirerek engellemişti. Ali Turan'a da madem yetişemiyorsun topu aldıklarında sırtlarına çök, geçecek olurlarsa bellerine dolanıp indir demiş ki akıllıca. Savunma kaleden uzakta kuruldu, her ne kadar hücum etkinliği çok yüksek olamasa da sağlı sollu ortalarla rakip kaleyi bunalttılar.

Ancak bu orta saha ile kanatlardan gol bulamadığımız takdirde ortadan yüklenme ve varyasyon yaratma şansımız sıfır. Hadi Sarp-Ayhan-Barış kapasitesiz diyelim, Arda'nın neden böyle oynadığını anlamak zor. Rijkaard'ı sabote etti deseler inanırım. Sağ kanattayım diye kapris yaptı resmen. İkinci yarı kanattan 1 kez bindirme yapmadı, her topu ayağına bekledi, başkaları bindirse de önüne atsam diye durdu. Şaka değil durdu.

Bursaspora gelecek olursak da, asla şampiyon bir takım gibi oynamadı. İBB, Beşiktaşa nasıl oynadıysa şampiyon Bursaspor da Galatasaray'a öyle oynadı. İşin komiği sanki geçen yılki şampiyonluk maçında gibi 1-0 ı yakaladıktan sonra 70 dakika boyunca oyunu soğuttular, yatıp kalkmadılar, yanlarından geçenin rüzgarından yere düştüler. Ne düşündüler bilemiycem ama bu kafayla 5. büyük olma şansları yok. Son hafta falan anlarım, son 20 dk anlarım ama bunu anlamam. Misal 20-30 yıldır şampiyonluk görmeyen Trabzonspor'da bunu göremezsiniz. FB,BJK,GS'da da göremezsiniz. Kontraatak oynaması bir derece kabul edilebilir ama 70-80 dk. boyu oyunu soğutmaya çalışmak, kornerlerden bunalınca kalecinin yere yatması, oyunu durdurmak için kale sahasına topu koymadan kale vuruşu kullanmak falan küçültür sizi.

Tek tesellim, tribünler hala daha Rijkaard'ın kellesini istemiyor. Basındaki bu kadar saçma eleştirilere rağmen hala bir farkındalık var gibi. İstenen kelle Adnan Polat'ın bile değil Adnan Sezgin'in kellesi. Umarım bu farkındalık devam eder de bu hikaye tatsız bir şekilde bitmez. Rijkaard'la yollar ayrılacak bile olsa-gönül isterki daha uzun yıllar kalsın- (ki şüpheleniyorum Rijkaard'ın maliyeti fazla diye istifaya zorladıklarından)bu medeni bir şekilde olmalı ki kaliteli hocalarla anlaşmak için saçma sapan şartlar sunmak zorunda kalmayalım.

Hiç yorum yok: