31 Ocak 2010 Pazar

Denizlispor 1- 2 Galatasaray : Yakışmadı!


Açıkçası oturmaya başlayan oyun felsefemiz ve futbolcusundan, yönetisine hemen herkesin çok iyi geçtiğini ifade ettiği kamp dönemi sonrası Denizlispor maçında muhteşem paslaşmalar, rakibe kendi oyununu kabul ettiren ve sağlı sollu şık ataklarla gol pozisyonuna giren bir Galatasaray bekliyordum.
Oyun olarak beklentilerimin karşılanamadığı aşikar. Bunda en önemli sebep orta saha kurgumuzun yeteri kadar fizik üstünlüğe sahip olamamasıydı. Denizlispor gibi ligin zayıf sayılabilecek bir rakibe karşı bile çok yumuşak kalan bu orta sahayı ligin daha dişli ekiplerine karşı kullanmamak hayrımıza olacaktır kanımca. Tabii ki Emre'yi sahada görmek hoşumuza gidiyor ancak fizik gücünün henüz istenen seviyede olmaması hem Denizlispor'un orta sahayı çok rahat geçerek savunmacılarımızla direk birebir kalmasına sebep oldu hem de kadar top kapma sayımızı da azaltarak hücum etkinliğimizi azalttı. Golü başlatan hücumda topu Barış'a aktaran isim olması tabii ki artı hanesine yazıldı.
Tabii tek Emre değil Emre, Elano, Sarp üçlüsünün zayıf kalmasından bahsedebiliriz. Tabi Sarp gibi kuvvetli bir oyuncu daha yerleştirmek de hücum etkinliğini azaltıyor ancak Elano gibi topu alır almaz 50-60mt. lik isabetli paslar atan bir oyuncusu var Galatasaray'ın ve gördüğümüz kadarıyla Jo bu paslarla oldukça etkili olacak. Bu akşam Denizlispor maçını kazanmış da olsak bu kurgu bundan sonra umarım sürmez.
Jo rahatlıkla takım arkadaşlarına ve taraftara kendini sevdirebileceğini belli etti. Hem gol sevincinde taraftarla paslaşması hem de oynadığı süre içindeki takıma katkısına bakarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca takıma yeni geldiğinden bir çok pozisyonda arkadaşlarına pas aktarmaya da çalıştı. Nonda'yı aratmayacağı net.
Jo'nun aksine Giovani takımın yıldızı olacağını düşünmüş gibi göründü -Tabii havaalanında Cristiano Ronaldo gelmiş gibi karşılarsan adamı o da böyle zannedebilir-. Çok rahat pozisyonda Arda'ya pas vermeyip kaptanı çıldırtınca bir sonraki pozisyonda bom boş olmasına rağmen Arda da ona dönmemeyi tercih etti. Bilemiyorum bu göz dağından nasibini aldımı Dos Santos ama yeni takımında ilk maçını oynayan bir oyuncu olarak fazla egoist davrandı bana kalırsa. Bu Galatasaray gibi hiyerarşik düzene sahip bir takımda, abileri tarafından dışlanmasına sebep olabilir ki sonra yazar dururuz biz de Giovani'ye pas atılmıyor diye. Birileri sevabna uyarsın. Ama bu göz dağı kaptana yakışmadı.
Yine gol attıktan sonra oyunu yavaşlatan bir Galatasaray izledik. Bir ara bu yavaşlatmayı bol pas yaparak ve rakibi yorarak yapıyordu takım ancak bu akşam yapılan 461 pas, geçen haftaki zemin şartlarında yaptığımız pas sayısının yanına yaklaşamadı. Rakibin de enerjisi fazla gelince üstümüze geldiler vetehlike yarattılar.
Rakibin golünde Engin'in o uçan kafayı diğer tarafa vurması mümkün olmadığı halde Leo Franco'un atlamayıp saçma bir refleksle topu çıkarmaya çalışması da komikti. Açıkçası Ufuk'un bu pozisyonu kurtaracağını düşünüyorum. UEFA finalinde Taffarel'in çıkardığı kafa vuruşunu hatırladıkça Leo Franco'nun Avrupa Ligi hedefimizde bize yeterli katkıyı yapacağına inancım git gide azalıyor. Hem yabancı kontenjanımızı doldurmamak hem de Ufuk'u köreltmemek adına en kötü sezon sonunda kurtulmak lazım. Ne diyelim, yediği gol de Leo Franco'ya yakışmadı.
Sonuç olarak ciddi sıkıntısını yaşadığımız kötü oynayarak maç kazanamama zincirini kırmak tabii ki güzel ancak her zaman şans bu kadar yanımızda olmayabilir. Golü yedikten sonra atana kadar rakibe baskı kuracak gücümüzün olduğunu gösterdi oyuncularımız sağolsun. Ama yine de bu kadar rölanti oynamak Galatasaray'a yakışmadı.

Not: Fotoğraf bir çok maçta olduğu gibi resmi sitemizden.

Hiç yorum yok: